Bu yıl Türkiye işçi sınıfının Haziran büyük mücadele tarihinde çok önemli bir yeri olan 15/16 Haziran büyük işçi direnişinden doğru dersler çıkararak bunları bugünkü yarınki pratiğe ışık tutacak biçimde kullanmak, yarını şekillendirmek için dünden öğrenmek kuşkusuz 15/16 Haziran gibi bir olayı anmanın Marksist-Leninist yoludur.
1970 yılı ülkemizde tüm ezilenlerin ezenlere faşist düzene karşı kendiliğinden mücadelesinin büyük boyutlara ulaştığı bir yıldı. 1963 yılında çıkarılan bir kanunla grev hakkını kanunen de ele geçiren işçi sınıfı 1960’lı yıllarda bu silahı yaşam şartlarını iyileştirmek için kullanmada giderek ustalaştı. Birçok grev mücadelesi içinde işçi sınıfının ileri unsurları Türk-İş’in başındaki unsurların işçi düşmanı hainler olduğunu, bunların gerçekte patronlarla aynı saflarda olduğunu gördüler. Bu o dönemde Türk-İş’e alternatif olarak ortaya çıkan DİSK’in kısa zamanda güçlenmesine yol açtı.
Birçok büyük sanayi kuruluşunda DİSK Türk-İş’e ciddi bir rakip olmaya başladı. İşçi sınıfı içerisinde DİSK’in kazandığı birkaç başarıdan sonra DİSK’e doğru bir kayma başladı. İşçi sınıfı üzerinde Türk-İş’in aracılığı ile kurdukları hakimiyetin sarsılmaya başladığını gören hakim sınıf temsilcileri bu duruma dur diyebilmek için 274 sayılı sendikalar kanunu ve 275 sayılı toplu sözleşme, grev ve lokavt kanununda değişiklikler yapılmasını planladılar. Bu plana göre herhangi bir iş yerinde toplu sözleşme yapma hakkı işyerinin dahil olduğu iş kolunda en çok üyeye sahip olan ve o iş kolunda sigortalı işçilerin üçte birinin üye olduğu işçi federasyonuna da ülke çapında faaliyet gösteren işçi sendikasına ait olacaktı. Bu DİSK’in tasfiyesi, DİSK dışında da bazı küçük iş yerlerinde örgütlenen küçük sendikaların tasfiyesi, sendikal alanda Türk-İş’in kesin tekel kurması demekti.
15 Haziran’da İstanbul ve İzmit’te işçiler kanunlarda yapılmak istenen değişiklikleri protesto için büyük bir yürüyüş düzenlediler. 15 Hazirandaki yürüyüşe 70 bine yakın işçi katıldı. 16 Hazirandaki yürüyüşe katılım 150 bin civarında oldu. İşçi sınıfının muazzam gücü karşısında paniğe kapılan hakim sınıflar orduyu devreye sokmaktan başka çare bulamadı. Askeri birlikler polis birliklerinin hemen ardından işçilere karşı barikatlar kurdular. İşçiler silahsız ve örgütsüz olmalarına rağmen barikatları kağıt gibi parçaladılar. Polis ve askerlerle işçiler yer yer çatıştılar. Polis silah da kullandı üç işçi öldü ve yüzlerce işçi yaralandı.
Böyle bir ortamda 15/16 Haziran büyük işçi direnişinden doğru dersler çıkarmak büyük önem taşımaktadır. Bu büyük direnişten çıkarılması gereken dersleri maddeler halinde sıralayacak olursak sırasıyla şunları söyleyebiliriz:
İşçi hareketi birinci olarak devrimin Şiddete dayanacağını, bunun zorunlu ve kaçınılmaz olduğunu gösterdi.
İkinci olarak işçi hareketi burjuva devlet teorilerine ağır bir darbe indirdi. Halkın kurtuluşunu hakim sınıflardan beklemenin ne derece ahmakça bir hayal olduğunu gözler önüne serdi. Çünkü işçi direnişi tanklarla süngülerle sıkıyönetimle bastırılmıştı.
Üçüncüsü 15/16 Haziran büyük işçi direnişi gerçek kahramanın kitleler olduğunu bir kere daha gösterdi. Ve bir avuç seçkin aydın grubuna dayanarak devrim yapmayı hayal eden bireyci küçük burjuva akımlarına ağır bir darbe indirdi.
Bütün bu olgulardan alınması gereken ders, çıkarılması gereken sonuç şudur. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi gerçekte Marksist- Leninistlere güçlerini işçi sınıfı içinde çalışmaya yoğunlaştırma için açık bir çağrıydı. 15/16 Haziran işçi direnişi Marksist –Leninistlerin önüne işçi sınıfının reformizmin ve revizyonizmin etkisinden kurtarılması için tutarlı, sistemli, planlı mücadeleyi işçi sınıfının ileri kesimlerinin komünizm davasına kazanılması görevini acil görev olarak koymuştu.
15/16 Haziran büyük işçi direnişi işçi sınıfı temeline oturtulmuş gerçekten Marksist-Leninist bir sınıf partisinin yaratılması güçlerin çözümü için yoğunlaştırılması sonucunu çıkarabilmek için verileri bir kez daha Marksistlerin- Leninistlerin önüne pratik olarak koydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder