Tsk'nın Balonu Sönüyor!...

Her ne kadar şimdi unutulsa da son dönemlerde gazetelerde çıkan bir haber herkesi şok etmişti. Habere göre bir teğmen nöbette uyuduğu gerekçesiyle bir askere el bombasının pimini çekerek vermiş ve 4 asker “şehit” olmuş. Teğmen olayla ilgili açıklamasında; Fırsat eğitimi kapsamında el bombasının pimini çekerek “mandalını bırakmadığın sürece patlamaz” deyip, bombayı askerin eline verdim. Bundan maksadım, el bombasının önemini kavraması idi. “Sonra pimi takacaktım”. Daha sonra askerin bombayı düşürmesiyle patlama yaşandı ve 4 er hayatını kaybetti. Bu olayda elindeki bombanın ne zaman patlayıp ne zaman patlamayacağını bilmeyen asker görmüş olduk. "Güçlü Ordu” bu mu? Bu olay karşısında birçok insan şok oldu. Birçok kesim inanmadı yâda inanmakta zorluk çekti. Çünkü ordu onların gözünde adeta kutsaldı ve söz söylenemezdi. Yapılan birçok anket ve araştırmalarda da Türk halkının en çok güvendiği kurum TSK idi. Türk halkı kışlaları peygamber ocağı olarak görmektedir. Halka göre ordu bu ülkenin bütünlüğünün teminatıdır. Eskiden askere gitmeyene kız bile verilmezdi. Askere gitmeyen halk nezdinde adam sayılmazdı, çünkü vatana olan borcunu ödememişti. Fakat yaşadığımız şu günlerde özellikle son olarak “Ergenekon” olaylarından sonra halk nazarında ordu kısmen de olsa prestij kaybı yaşadı.  4 askerin kasten öldürülmüş olmasıda “gözbebeğimiz TSK”ya bir leke daha sürdürdü. Türkiye halkının “koruyucusu” olan TSK'da yıllardır buna benzer olaylar yaşanmaktadır. Fakat burjuva medya ve TSK bunları hep gizlemiştir. Bu ülkede ordu bütünlüğün teminatı değil kapitalist faşist sistemin koruyucusudur.  
vat_2Vatandaşlar vatana borçlu mudur?
Bu soru hiç sorulmadı. İşin özü devlet mi halk için, halk mı devlet için vardır?! Ya da halk mı devlete hizmet etmeli devlet mi halka hizmet etmeli sorusunu herkesin cevaplaması gerekir. Evet, ben bu ülkede vergi ödeyen bir insanım, üstelik ödediğim vergi dünyanın en pahalı benzininden tut, en fahiş elektriğine kadar geniş bir yelpazeden alınıyor. Oturduğum evden, çalıştığım işe, okuduğum kitaba, hatta okuduğum üniversiteye kadar devlet benden bir nevi haraç alıyor. Ben bu ülkede yaşamak için çatır çatır para veriyorum. Ben emeğimin “karşılığı” olarak belirli bir miktar para alıyorum ve devlet benim emeğim üzerinden de değişik yollarla haracını almakta. Bir nevi bu ülkede sürdürdüğüm hayatın kirasını alıyor. Peki, bana ne veriyor! İnsan onuruna yakışır bir yaşam, insan hakları, demokrasi veya eşitlik mi? Biraz daha genişletelim, kusursuz bir sağlık hizmeti, bilimsel bir eğitim sistemi, sinir hastası olmadan ulaşım hizmeti mi?  Hiçbirini!
Ellerinizdeki şeylere ve hayat standartlarınıza bir bakın! Baktıktan sonra bana vatan borcundan bahsedebilir misiniz? Pardon yanlış oldu, haklısınız! Kapitalizmin boyunduruğu altında yaşadığımızdan, doğduğumuz gün hanemize yazılan bir borç var, onu unutmuşum. Ya bu borcumuzu ömrümüzün sonuna kadar ödeyeceğiz, ya da kapitalizme ve faşizme  karşı mücadele edeceğiz. Gün, dünya halklarının kurtuluşu için devrimci mücadelenin içinde yer alma ve insan onuruna yakışır bir yaşam için  mücadele etme günüdür.
YDG Okuru Bir İşçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder