Bu anlayış, kölelik döneminden beri sürmektedir. O nedenle emek- sermaye mücadelesinin acılı bir geçmişi vardır. Feodalizmle karşılaştırıldığında ilerici rol oynayan kapitalizm 16. Yüzyılda doğmuştur. Artı değerin sürekli artması kapitalizmin temel yasasıdır. İşçi sınıfı, kapitalizmin içinde oluşmasına karşın, öncülleri feodal geleneğin izini taşıdığı için, örgütlü mücadele geliştirilemedi. Onedenle iş verenler, saat olgusu tanımadan işçileri çalıştırdılar. Çünkü iş saatleri uygun değildi. İşçilein sekiz (8) saat çalışarak insanca yaşama istemleri 1 Mayıs’ın doğmasına yol açtı.
8 saatlik iş talebinden doğan 1 mayıs tohumlarının Avusturalya’da atıldığını söyleyen Rosa Luxemburg 1 mayısın kökenleri nedir adlı yazısında bunu şöyle açıklıyor:
Avusturalyalı işçiler, 1856’da 8 saatlik işgünü için gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, 1 günlük iş bıraktılar. Bu eylem için 1 nisan tarihini seçtiler. İşçiler bu kararı yanlızca 1856 niyetlendiler. Ama bu ilk kulamanın avusturalyalı proleter kitleler üzerinde büyük bir heyecana yol açtı. Bu kutlamanın her yıl kutlanmasına karar verildi.
Avustralyalı işçileri ilk izleyen Amerikalı işçiler oldu. Amerika iç savaşı Amerika kapitalistlerinin varlıklarını arttırırken; işçilerin aldıkları ücret günlük yaşamlarını sürdürmeye yetmiyordu.
İç savaş yıllarında güçlü sendikalardan biri olan Dökümcüler Sendikasının 1863’de yaptığı kongrede işçi önderlerinden William H. Sylvis başkanlığa seçildi. Sendikanın adı da Uluslar arası Demir-Dokumacılar Sendikası olarak değişti. Ülke içinde ve dışında hızlı örgütlenmeler başladı. 1850!de başlayan 8 saatlik iş günü mücadelesi, hız kazandı. Makinist olan İra Steward önderliğinde birçok ilde 8 saat birlikleri kuruldu. Birliklerde ulusal sendikaların merkezi örgütlenmesini sağlamak gerekçesiyle gerçekleştirilen ulusal işçi sendikası içinde yer aldı. Bu örgütlenmelerin önderlerinden Joseph Weydemeyer’ın, kongrenin yapılacağı gün ölmesi büyük bir kayıp oldu.
Yerine Sylvis geçti. Ancak 1869 yılında 41 yaşındayken ölmesi sendikanın sonunu hazırladı.
İşverenin ajan kullanması nedeniyle sendikal mücadele illegal yürütülmek zorunda kaldı. Aynı yıl Emek Şövalyeleri adlı örgüt kuruldu. Sonra legale çıkan bu örgüt başarılı grevler gerçekleştirmesine rağmen Amerika İşçi Federasyonuyla ters düştüğü için zaman içinde zayıflayıp yok oldu.
ABD ve Kanada’da işçi sendikaları federasyonu 1884 yılı toplantısında, daha önce alınan ve pratiği oluşturulan ilkeyi benimsemenin yanı sıra işçilerin duruşundaki kararlılığı kanıtlamak için 1Mayıs 188’da ülke genelinde 1 günlük grev kararı alındı.
1 Mayıs 1886’da 8 saatlik iş günü hakkını elde edebilmek için değişik eyaletlerden 350 bin işçinin katıldığı bir grev gerçekleştirildi. Bu işçi eylemlerin bastırmak için burjuvazi polis güçlerini olağan üstü bir biçimde arttırdı. Mc. Cormıck Hervester firmasında greve giden işçilerin grev kırıcılarına karşı yürüttüğü eyleme 3 Mayıs günü Chicago polisi saldırarak dört işçiyi katletti. Bu olaydan sonra işçi önderlerinden August Spies işçileri silahlı direnişe çağardı. Bir gün sonra Hay Market Meydanında yapılan mitingi dağıtmak isteyen polislerin üzerine bomba atılması sonucu 7 polis öldü. 60’a yakın polis yaralandı. Bu eylemi kimin yaptığı belli olmamasına rağmen işçi önderlerinden August Spies ,Albert pansons, Adolph Fischer ,George Engel, Sam Fielden, Mıchael Schwab, Oscar Neede, Louis Link adlı sekiz işçi önderi tutuklandı. Yoğun baskı ve işkence gördü. Olayın provakasyon olduğu bilinmesine rağmen yinede Chicago Sekizleri adı verilen bu işçi önderlerini asarak işçi kitlelerine gözdağı verilmek isteniyordu. Yedisi eylem alanında olmadığı bilinmesine rağmen idam ile yargılandı. 12 Haziran da yapılan duruşma sonrasında Oscar Neede 15 yıla, Sam Fielden ve Michael Schwap, ömür boyu hapse diğer dört lider ölüme mahkûm edildi. Kanıt bulunmamasına karşın, liderlerin yazı ve düşünceleri bu karar için yeterli görüldü. Bu karara karşı ABD ve Avrupa’da yürütülen kampanyalar sonuç vermedi.
11 kasım 1887’de August Spies, Albert Parson, Adolp Fischer ve George Engel idam edildi.
İdam öncesi eşine ve çocuklarına yazdığı mektupta:
“Bu kelimeleri yazarken, adlarınızın üstüne gözyaşlarım damlıyor. Bir daha hiç karşılaşmayacağız. Ah, sevgili çocuklarım, nasıl içten, derinden seviyor sizi babacığınız. Sevdiklerimiz için yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösteririz sevgimizi. Benim hayatımı ve doğal olmayan haksız ölümümü, başkalarından öğreneceksiniz. Babanız özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır. Size, miras olarak şerefli bir ad ve yapılmış bir görev bırakıyorum. Onu koruyun bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız. Yaratıcı, uyanık ve neşeli olun. Anneniz! O kadınların en yücesi, en şereflisidir. Onu sevin, sayın ve öğütlerine uyun.
Çocuklarım, değerli varlıklarım, bu mektubu, yalnız sizin için değil, daha doğmamış çocuklar için de ölen bir kişinin ölüm yıl dönümlerinde okumanızı istiyorum. Yavrularım elveda.”
Düşüncelerini bu sözlerle açıklayan Parsons; ölümünün nedenini de:”Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, sosyalist olduğumdan asılacağım.”August Spies “Mezardaki sessizliğimiz, hayattaki konuşmamızdan daha etkili olacaktır.”
Louis Ling ise cezaevinde intihar etti.
Sekiz saatlik iş günü mücadelesini simgeleştirmek amacı ile 1 Mayıs’ın (İşçilerin Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü) olarak benimsenip açıklama önerisi, 1889 yılında 2. Enternasyonalin Paris kongresinde kabul edildi.
1890’da Paris ve Viyana’da olmak üzere birçok büyük kente coşku ile kutlandı. 2. Enternasyonalin 1891’de Bürüksel’deki kongresinde 1 Mayıs, baskı ve sömürüye karşı “İşçilerin, Emekçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.
Genç Komünist
22/12/2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder