Dükkândan, yıkık dökük harabelerden veya Tuzla’da olduğu gibi ahırlardan bozma yerlerde yaşamak zorunda kalan işçiler bir odada 5-6 kişi, bazen onlarca kişi ile birlikte kalıyor. Çoğunlukla mutfağın, banyonun, tuvaletin olmadığı bu evlerde yaşamak işkenceden farksız. En basit insani ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bu evlerin sakinleri için banyo yapmak, üç öğün yemek yemek bir lüks.
Bütün bu sorunların yanında böyle bir barınak bulmaları veya istenen yüksek kiraları ödeyebilmeleri de son derece güç. Ayrıca mahalle sakinleri bekâr evlerine hiçte sıcak bakmıyor. Bu nedenle mahalle sakinleri tarafından tecrit ediliyorlar, istenmiyorlar.
Son dönemde iş cinayetleri ile gündeme gelen Tuzla tersaneler bölgesinde bekâr evleri sorunu da iyice ortaya çıktı. İş Cinayetlerinin artması nedeniyle kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’na çağrılan Tuzla Kaymakamı Fahri Keser Komisyona şunları anlattı: “İşçi barınma yerlerinde 40 metrekarelik alanda 20 kişi yatıyor. Mekân eski bir depo veya affedersiniz ahır. Tuzla’nın köy olduğu dönemlerde ahır olarak kullanılmış yerler, şimdi bu kişilere mekân olarak veriliyor. Tuvalet yok, lavabo yok, sıcak suyu düşünmek bile abes. Eski ranzalar ve vıcık vıcık yataklar. Bunlara bekâr evi mi bekâr hangarı mı demek lazım? Ona da karar verebilmiş değilim. Bunların derhal kapatılması gerektiğini düşündük ama kapattığımız zaman bir sorun olacak. Kaldıkları yerler insan yaşamına uygun değil. Buralarda işçilerden alınan kiralar da çok yüksek. Hangar olarak nitelendirilen bu yerlerin sahipleri 20 kişiden aylık 1400 YTL kira alıyorlar. Kişi başına ortalama 70 YTL.”
Fahri Keser Komisyon’a TOKİ’nin işçiler için barınma yerleri yapmasını da önerdi. Ancak bu konuda komisyonun tek yaptığı şey Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci’ye “Bunların %10’unu siz yapacaksınız. Burada komisyona söz verip gideceksiniz.” demek oldu. Demirci ise sadece arsa konusunda yardımcı olabileceğini söyledi. (Basından, 04.07.2008)
Sorun o kadar büyük ki İstanbul’un Eminönü ve Süleymaniye semtleri bekâr evleri ile anılıyor. Eminönü’ne bağlı Yavuz Sinan Mahallesi’nin hemen hemen tamamı bekâr evlerinden, hanlardan ve otellerden oluşuyor. Hiç kadına rastlanmayan mahallede en az 5 bin kişinin yaşadığı sanılıyor. Bunların büyük bir çoğunluğunu da Kürt emekçiler oluşturuyor. Diyarbakır ve Mardin’den göç edenlerin çoğunlukta olduğu mahallede terziler, çamaşırhaneler, ucuz lokantalar, içinde bira içilebilen bakkal ve tekel bayiler dışında pek esnaf yok.
Yetkililerin çözüm için ilk önerileri ise bölgedeki bekâr evlerini, hanları yıkmak. Burada yaşayan insanlara düzenli bir iş sağlamayı düşünen pek yok. Sorun daha çok güvenlik açısından algılanıyor.
Genelde büyük şehirlerdeki atölyelerin ve küçük işyerlerinin bulunduğu bölgelerde yoğunlaşan bekâr evlerinin çözümü bu bekâr evlerinde yaşayan genç işçilerin, emekçilerin mücadelesi ile çözülebilir. İşçiler bu koşullara karşı mücadele etmek için örgütlenmelidir.
Sanayi merkezlerine, atölyelerin yakınlarına altyapısı, elektriği, suyu olan konutlar yapılmalıdır. Bu konutların yapım giderleri patronlar ve onların devleti tarafından karşılanmalıdır. İşçilerin kira, elektrik, su giderleri patronlardan tahsil edilmelidir. İşçilerin sigortalı, iş güvenceli olarak çalışmaları ve bu konutlarda yaşamaları garanti altına alınmalıdır. Şüphesiz bu talepleri patronlardan ve devletten beklemek açıkça imkânsızı istemektir. Bu talepler ancak işçilerin, özellikle genç işçilerin mücadelesi ile hayat bulabilir, işte o zaman imkânsız görünen gerçekleşebilir.
Ancak bu mücadele, gerçek kurtuluşun ve insanca çalışma koşullarının devrimle sosyalizmde kazanılacağı bilinci ile yürütülmelidir. Çünkü daha fazla kâr dürtüsü ile hareket eden sermaye her fırsatta işçi sınıfına ve en başta onların genç kesimlerine saldırmayı sürdürecektir. Kapitalizm koşullarında mücadelemiz ile bazı kısmi haklar, iyileştirmeler elde edebiliriz, bunlar için mücadele etmeliyiz de, ama devrim ve iktidar hedefini önüne koymayan bir mücadele biçimi işçi sınıfı için asla kurtuluş getirmeyecektir.
Haydi genç işçiler örgütlenmeye, taleplerimiz için mücadeleye!
05.07.2008
Yeni Dünya Gençliği okuru
Yeni Dünya Gençliği okuru
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder