“Genç İşçilersiz”, Dünya Genç İşçi Buluşması!

Birleşik Metal-İş sendikası ve TAREM tarafından organize edilen “Dünya Genç İşçi Buluşması”na bizler de Yeni Dünya Gençliği olarak katıldık. Genç işçiler olarak kampın yalnızca son 3 gününe katılabildik. (Yeni Dünya İçin Çağrı gazetesinden arkadaşlar ise kampın ilk 5 gününe katılmışlardı. Bkz. “Dünya Genç İşçi Buluşması” gerçekleştirildi) Sendikalı olmayan işçiler açısından 10 günlük bir kamp organizasyonu için patronlardan izin almak maalesef çok güç. Yabancı ülkelerden davetli işçilerin olacağı ve yaklaşık 500’e yakın, çoğunluğunu genç işçilerin oluşturduğu bir kampa katılacağımızı umarken durumun hiç de böyle olmadığını gördük. 9 günlük etkinliğin sonuna doğru Cuma günü yaklaşık 50 kişi ve Cumartesi günü sanırız 25 kişi civarında bir katılımla iki panel yapıldı. Katılımcılar arasında genç işçi vardı demek oldukça güçtü. Çünkü çoğunluğunu öğrenci ve organizasyonu sağlayan sendikadan arkadaşlar oluşturuyordu. Katıldığımız iki gün, genç işçilerden yoksun, sınıfa “bilinç” taşıyıcıların kendi aralarında tartıştıkları bir ortam havasında sürdü.
Cuma günü “Sendikalar ve Siyaset” başlıklı panele katıldık. Petrol-İş Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül, Birleşik Metal-İş Genel Sekreteri Selçuk Göktaş ve Harp-İş Eğitim Uzmanı Oğuz Topak panelistler arasındaydı. İbrahim Doğangül; işçi sınıfının siyasetinin olduğunu ve bu siyasetin sağ veya sol olup olmayacağını belirtmeyeceğini fakat “eşitlik”, “özgürlük” ve “adalet”ten yana olmak sol ise sınıfın siyasetinin sol olması gerektiğine vurgu yaptı. Türk-İş üzerine değinen Doğangül, Türk-İş içerisinde olan birtakım olumsuzlukların ancak içerisinde kalınarak düzeltilebileceğini belirtti. Aynı zamanda Türk-İş ve Disk’in birleşmesi gerektiğini de vurguladı. Konuşmasını, patronlarsız bir yaşam olabileceğini, onlarsız işçilerin üretebileceğini ve yaşamlarını kurabileceklerini, böyle bir yaşamın hayal olmadığını ve bir gün gerçekleşeceğini söyleyerek bitirdi. Selçuk Göktaş; işçi sınıfının birlik olması gerektiğinden bahsederek, sendikaların çoğu kez yasaların dışına çıkamayacaklarını, haklı olmanın her zaman yetmediğini, güçlü değilsen haklı olmanın bir şeyler yapmana yetmeyeceğini belirtti. Taşeronlaştırmaya karşı olduklarını ve bu konuda mücadele ettiklerini belirterek taşeron firmalarda örgütlenmenin güçte olsa başarılabileceğini ve kendilerinin başardıklarını vurguladı. Son olarak, kendilerinin haklı emek-sermaye mücadelesinde var olacaklarını söyledi. Oğuz Topak sendikalar yasasından bahsederek buna karşı hepimizin birleşmesi ve mücadele etmesi gerektiğini belirtti. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu ve bunu gerçekleştirmek için cesaret, örgütlülük, bilinç vb.nin gerektiğine vurgu yaptı. Genel hattı itibarıyla soruların ve konuşmaların iyi olduğu bir paneldi. Sabah saatlerinde başlayan panelin ardından, gün bitimine kadar herhangi bir program olmadı. Akşam programı olarak, Petrol-İş Bandırma Şubesinden tiyatrocu arkadaşların hazırlamış oldukları oyun sahnelendi. Oyun oldukça keyifli ve içerik bağlamında iyiydi. Oyuncuların neredeyse tamamı çocuklardan oluşuyordu.
Cumartesi günü “Savaş ve Barış” başlıklı son panele katıldık. Aslında Pazar günü “15-16 Haziran Direnişi: Dün Bugün Yarın” başlıklı bir panel kamp programı dahilinde yapılacaktı. Fakat yine bu panel de (iptal edilen diğer kamp aktiviteleri ve programları gibi) hiçbir katılımcıya sebebi anlatılmadan geçiştirilip, Cumartesi akşamının son akşam olduğu söylenerek iptal edildi. Panelistlerden Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Ayhan Bilgen; dünyadaki savaşların bütün hepsinin emperyalist çıkarlara dayandığını, etnik farklılıkların, din farklılıklarının vb. savaşlarda ortaya atılan bahaneler olduğunu ve Kürt sorununda “barış” talebi için sürekli mücadele ettiklerini belirtti. Avrupa Barış Meclisi ve Rosa Lüksemburg Vakfı Sözcüsü Murat Çakır ise; Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht' in uslanmaz birer anti-militarist olduklarını, savaşa karşı sürekli barış talepleri için mücadele ettiklerini belirterek, bugün Ortadoğu ve dünyanın değişik yerlerinde var olan savaşların aslında “enerji” savaşları olduğunu, savaşın yoksul işçi ve emekçileri vurduğunu ve militarist bütçenin emekçilerden temin edildiğini vurguladı. Türkiye’de bütçe dağılımından örnekler vererek militarizme ayrılan bütçenin ne kadar fazla olduğunu belirtti. Türkiye’nin en temel sorununun Kürt sorunu olduğunu ve tek çözümünün demokratik yollar olduğunu vurguladı. Ayrıca kendisinin bir “sosyalist” olduğunu ve kapitalist egemenliğin son bulacağını belirtti.
GönenTabi Murat Çakır’ın ne kadar “sosyalist” olduğu daha sonra sorulan sorular ışığında ortaya çıktı. Panelistlerden ve katılımcılardan farklı olarak getirdiğimiz düşünce ve sorular panelin havasının zıt yönde değişmesine sebep oldu. Öncelikle yapılan konuşmalarda sürekli olarak “sistem içinde barışın” ön plana çıktığını belirterek, emperyalist savaşların aynı zamanda emperyalist barışları doğurduğunu ve kapitalistlerin barışına asla güven olmayacağını vurguladık. Gerici, haksız savaşlara karşı olduğumuzu belirterek aynı zamanda sınıf savaşımlarından ve devrimci savaşlardan yana olduğumuzu vurguladık. Ayrıca Rosa Lüksemburg ve Karl Liebnecht'in; anti-militarist olmalarının yanı sıra birer komünist olduklarını, savaş yıllarında askerlere “silahlarını komutanlarına çevirmeleri” gerektiğinin propagandasını yaptıklarını, kapitalist sistemin yıkılmadan asla dünya halklarına barışın sağlanamayacağını savunduklarını belirttik. Yaptığımız konuşmalardan sonra Murat Çakır’ın bize verdiği cevap oldukça açıktı; “Kapitalist sistem içerisinde barış sağlanabilir”. Bu da aslında Murat Çakır gibi kendine “sosyalist” diyen birçok kişinin temelde “pasifist ve reformist” olduğunu gösterir.
Kampta “Genç İşçiler Örgütlü Mücadeleyi Yükseltin” ve “Kendi İktidarını Kurmak İçin Mücadeleyi Eline Al” başlıklı çıkardığımız iki farklı broşürü dağıttık. Broşürlere sitemizden ulaşabilirsiniz.
Bir ilk adım olarak, “Dünya Genç İşçi Buluşması” içerik ve katılım bağlamında eksiklikler olmasına rağmen desteklenmesi gerekir. Bizler, Yeni Dünya Gençliği olarak; genç işçilerin örgütlü mücadelesini yükselterek, barbarlık düzenini yıkmaları için mücadele etmeliyiz. Bu temel görev ışığında tüm genç yoldaşlarımızın kavgaya sarılmaları ve devrimci mücadele içerisinde safları sıklaştırmaları gerekmektedir...
_Biz genç işçiler her türlü yanılsamanın karşısında proleter devrimin bayrağının savunucuları olmalıyız!
_Kurtuluşunu başka yerlerde arama, kendi kurtuluşunu eline al, proleter iktidar için mücadele et!
Ya Barbarlık ya Sosyalizm!
Yeni Dünya Gençliği
26\06\2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder