Har(a)çlar Zamlandı!

Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyaldir!!! Nedense her defasında bu sosyal cumhuriyetin, sosyal düzenin egemenleri bu cümleyi, her zaman asosyal uygulamalarının altına sığışıp kaldıklarında ve her defasında her nedense bir savunma içgüdüsü içerisinde cılız ve titrek bir ses ile dile getiriyorlar. Sağlıkta yeni uygulamalar yapılıp SSGSS… vb yasalar mı çıktı; “devletimiz sosyaldirrr”, üretimde özelleştirmeler yapıp işçi emekçiler rekabet çarkları arasında canları çıkarcasına sömürüldüğünde (gerçi ha devlet sömürüsü ha özel sermaye sömürüsü ikisi arasında bir fark yok.); “Devletimiz sosyaldirrr”, eğitimde parası olan parası kadar okusun, öğretmenlerin canı çıksın, şimdi de yoksul emekçi çocuklarının karşılayamayacağı bir biçimde üniversite harçlarına zam yapılsın, arkasından biraz endişeli-ürkek, biraz mecburi ve daha çok ne dediğini bilen ama bilmezlikten gelen, ortaya atılan fakat bu laf sahibinin kim olduğu asla bilinmesin endişesiyle, üşengeç bir ses “devletimiz sosyaldirrr”. Komik geliyor belki ama bir üniversite öğrencisi olarak ben durumu böyle resmettim kafamda. Bugün bir  babayiğit, bir cengaver çıkıp ta alnı çatlarcasına “Devletimizzz soyaldirrrr!!! Eğitim sistemimiz parasız, bilimsel ve geleceği elinde bulunduran onurlu, yetenekli, halkının refahı için bilim üreten gençliği yetiştiriyor. Sağlık sistemimiz mükemmel işliyor. Toplumun her kesimi bugün sağlıktan ücretsiz bir şekilde yararlanıyor. Tüm bunların devamı ulaşım, kültür, kadın sorunu, insan hakları… vb alanlarda da kendisini gösteriyor. Devletimizzz sosyaldirrr!!! ” diyebilir mi. Tabi ki diyemez. Neden mi? Çünkü diyemez de ondan. Haa bir de şuna da değinmeden geçemeyeceğim, bu aralar bazı ilginç söylemler de gündemde. Bazı burjuva aydın kesimler, devletin halkı mağdur ettiği durumlarda, “devletin sosyal olmadığı” durumlarda sosyal devleti harekete geçirebilmek için şunu dile getiriyor; “bu noktada sosyal devlet mekanizmasının devreye girmesi gerek”. Evet. Ben buna anlam veremiyorum doğrusu. Yani bizim anladığımız sosyal devlet denilen şey, bir makineden mekanizmadan ibaret midir ki ihtiyaç duyulduğu koşullarda düğmesine basılıp devreye girsin. Diyelim ki öyle bir şey ve ihtiyaç duyulduğu koşullarda (Örn; sağlığın paralı hale geldiği, SSGSS gibi yasaların çıkması durumunda) düğmesine basılıp çalıştırılsın. Ama öyle durumlar var ki bu sosyal devlet denilen mekanizma hiç çalışmıyor. Bu durumda ne diyeceğiz: “ya şunun yağına suyuna bir bakalım belki ondan çalışmıyordur” mu diyeceğiz? Komik doğrusu. Sosyal devletle ilgili çok sosyal muhabbetimizi bir kenara bırakıp asıl konumuza devam edelim.
Bilindiği gibi gelinen süreçte üniversitelerdeki har(aç)lar gündemde. 1980 sonrası Türkiye’sinde, küresel sermeyenin Neoliberal politikalarıyla birlikte el ele yürüyen ve muazzam bir şekilde artan, ülkenin her alanını sarıp çevreleyen, girmedik delik bırakmayan, üretimi ve ürün pazarını çok genişletip sınırsız kar elde etme hedefleyen anlayış, üniversiteleri de etkisi altına aldı. Artık üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkıp birer kar yuvası haline geldi. Üniversiteler, bu süreçle birlikte gerçek misyonu olan halkın çıkarları için bilgi üretmek, refah ve huzuru sağlamak için bilimi kullanmak yerine, kendi öz değerlerini bir yana bırakıp halkı daha başka nasıl soyarım peşine düştü. Bu temelde de önüne koyduğu hedefleri adım adım gerçekleştirmekte.
Geçen ay Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) 2009–2010 akademik yılında üniversitelerin katkı paylarına (harçlarına) yüzde 8’den yüzde 300’e kadar zam yapılmasına ilişkin talebi hükümete iletilmişti. Kendi öz değerlerinde sözde herkese eşit, parasız ve nitelikli bir eğitim hizmetini savunan bu “sosyal” devlette, nasıl olurda tam da bu amaca aykırı yapılan bu kadar zam gözlerden kaçırılır şaşılası. Bunlar olağan durumlar. Ülke genelinde biz öğrencilerin yoğun protesto gösterileri sayesinde devlet geri adım atıp “aslında bizim yapmak istediğimiz bu kadar değildi bunu medya abarttı” der gibi pişkin pişkin zamları yüzde 8’e düşürdü. Bu durumda kesin olmamakla beraber 1. ve 2. öğretimlerin harçları zam ile birlikte;
Yüzde 8’lik zam oranına göre normal öğretim yapan tıp fakültelerinin yeni harcı 591, diş hekimliği ve eczacılığın 494, veterinerliğin ise 386 lira olacak. Mühendislik, mimarlık, ziraat ve orman fakülteleri ile güzel sanatlar fakültesine gidecek öğrenciler bu yıl 316 lira, fen-edebiyat, dil-tarih-coğrafya, ilahiyat, eğitim, mesleki eğitim, sağlık eğitim ve iletişim fakültelerine devam edecek öğrenciler 284 lira harç ödeyecek. Hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler bölümleri ise 313 lira harç alacak.
İkinci öğretim öğrencileri ise daha fazla katkı payı ödeyecek. Yüzde 8 zam oranına göre ikinci öğretim veteriner fakülteleri için 2 bin 134, mühendislik ve mimarlık bölümleri için bin 529, hukuk, iktisat ve siyasal için bin 155, edebiyat, eğitim, ilahiyat ve sağlık eğitim fakülteleri için ise bin 27 lira harç ödenecek. Devlet Konservatuarının ikinci öğretimi için öğrencilerin 4 bin 268, yüksekokullar için ise bin 155 lira katkı payı ödemeleri gerekecek.
Yapılan yeni zamlarla birlikte sıradan bir işçi emekçi çocuğu için üniversitede okumak bile lüks haline geldi. Üniversite bünyesinde çalıştırılan öğrencilerin maaşına yıllardır zam yapılmazken, işçilere ve emeklilere bu kadar az zam yapılırken, ekonomik krizin faturası biz işçi ve emekçilere kesilmeye devam ediliyor. Harçlara yapılan bu haksız zamma karşı muhalefet alanını genişletmek hepimizin görevi…
Değerli Yeni Dünya Gençliği okurları, ben de bir Yeni Dünya Gençliği okuru ve onun mücadelesini görev edinen bir üniversiteli olarak kendi sorunumu dile getirdim. Buradaki amacım birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için ilkesini geçerli saymamdır. Bugün ki kapitalizm koşullarında, bu kokuşmuş düzenin iltihapları hayatın her alanında kendisini gösteriyor. Bir işçinin alın terinin sömürülmesinde, öğrencilerin harçlarına yapılan zamda, kadının şiddet gördüğü ve töre cinayetlerine kurban gittiği yerde, toplumdaki şiddetin artışında, ahlaki çürümenin kendisinde… vb altında bu ceset kokusu veren, ücretli köleliğe dayalı, yozlaşmanın had safhada olduğu, kar hırsından başka hiç bir şey düşünmeyen kapitalist sistem yatmaktadır. Mücadelemiz birdir. Mücadelemiz tüm bunların yaşanmayacağı yepyeni bir düzen yaratmak, sosyalizmi kurmaktır!!!
                                                                                         Üniversiteli bir YDG okuru
16.08.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder