Kürt sorununun çözümünden uzak yaklaşımlar ve Kürt çocuklar!

Son dönemlerde bir tartışmadır almış yürüyor. Herkes merakla hükümetin Kürt açılımını bekliyor. Başbakana kalırsa zaten Kürtçe televizyon ve bazı üniversitelerde açılacak olan Kürt dili ve edebiyatı bölümleri ile zaten açılım başlamıştır diyor.  Başta DTP olmak üzere muhalefet bu açılımı her yönüyle eleştire dursun tartışmalar duracak gibi değil. DTP, içinde Kürtlerin olmadığı bir çözüm haritası Kürt sorununu güvenlik sorunu olarak görmektir ve bu tutumun Kürt sorununu çözemeyeceğini dile getirirken, Kürt sorunu, içinde Kürtler olmadan çözülemez diyerek tepkilerde bulunuyor. Üstüne birde Abdullah Öcalan’ın 15 ağustosta açıklayacağı yol haritası ise başka bir tartışma başlattı. “Terörist başıyla anlaşmak”, “katille el sıkışmak” vb. tartışmalar da gündemde yerini sıklıkla almaktadır. Bu açılım tartışmaları ve hükümetin açıklamaları ile Kürt sorununda ciddi ilerlemelerin olacağına dair bir kanı yaratılmaktadır. Oysaki bu yaklaşımların Kürt sorununun çözümü ile uzaktan yakından alakası yoktur. Belli demokratik açılımların yapılacağı açıktır. Fakat bu Kürt sorunun çözümünde yeterli değildir. Öncelikle samimi bir anlayış daha baştan “devlet büyüklerimiz” tarafından ortaya konulmamaktadır. Samimiyetsiz açıklamalar, R.T. Erdoğan tarafından da gittiği her yerde yapılmaktadır. Bunu anlamak için illa da âlim olmaya gerek yok! Devletin, tek bayrak, tek vatan, tek millet açıklamalarından kurtulması, şimdilik oldukça zor. Daha ne olduğu tam belli olmayan –ne olacağı aslında üç aşağı beş yukarı belli- bir açılımı süreç içerisinde beraber göreceğiz.

Bir yandan açılım tartışmaları sürerken diğer yandan Kürt halkına yönelik her türlü baskı, yıldırma ve asimilasyon politikaları da artarak devam etmektedir. Devletin Kürt sorununun çözümündeki yaklaşımları alenen ortadadır! Taş atan Kürt çocuklarına verilen cezalar ve uygulamalar devletin aynasıdır. Yaşları 15-17 arasında değişen Kürt çocukları, PKK örgütünün propagandasını yapmak, örgüt üyesi olmak ve polise taş atmak suçlarından 10 yıl ile 8 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkûm oldular. PKK militanı bir kişi dağda yakalansa ve olaya karışmadığı tespit edilirse 5,5 yıl ceza alıyor, ne gariptir ki taş atan çocuk ise 25 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Bu çocuklara yetişkinlere yapılan muameleler yapılıyor. Küçücük çocuklara “azılı terörist” muamelesi yapılmaktadır. Bu çocuklar en güzel çağında geleceksizliğe mahkûm ediliyorlar. TÜRK Tabipler Birliği'nin, 18 yaş altı 104 çocuğun kaldığı Diyarbakır E tipi Cezaevi raporunda, fiziki koşullara ilişkin yaptığı değerlendirmeler insanın tüylerini ürpertecek cinsten;
“Yatakhanenin tavanında tek bir flüoresan lamba var. Kişi başına 3 metrekare alan düşüyor. TMK (Terörle Mücadele Kapsamı) bölümünde buzdolabı çalışmıyor. Kapak açılınca içinde çok sayıda hamam böceğinin olduğu gözlendi. TMK olan çocukların koğuşunun mutfağındaki havalandırma penceresinin tel örgüsü yırtık. Çocuklar bu yırtıktan iri sıçanların zaman zaman koğuşa girdiğini söyledi. Cezaevinde verilen yemekten zaman zaman diş, çivi, böcek çıktığı iletildi.” Şimdi, çocukların kaldığı cezaevlerindeki durumla ilgili olarak siz buna ister “devlet ayıbı”, ister “kötü muamele” isterse de başka bir şey söyleyin. Fakat bizim buna söyleyecek sözümüz bellidir. İşte bu durum, devletin Kürt sorununun çözümüne bakış politikasının aynasıdır.

TC devleti terörle mücadele adı altında, Kürt halkı üzerindeki baskılara her geçen gün taktik değiştirerek devam etmekte. Böylece sadece geleceğin gençleri olan çocukları değil, aynı zamanda aileleri de yıldırmaktadır. Oysaki bu çocuklar taş atıyorsa orada yolunda gitmeyen ciddi şeyler vardır ve bu göz ardı edilemez bir durumdur. Türk basını da özellikle çocukları kullanma yalanını topluma dayatma uğraşı içindeyken bir taraftan da devletin sucunu temize çekmekte ve bu çocuklar için sessiz kalmaktadır. Medyanın bu ırkçı, şoven yaklaşımları sayesinde Kürt ulusuna mensup kişilere karşı linç vb. olaylarda yaşanmaktadır.

Ne ilginçtir ki bu ülkede faşist, dinci, gerici olmak bazen bir meziyet gibidir. İster katil, ister hırsız, ister uyuşturucu taciri yâda kadın satıcısı olsun hiç fark etmez. Faşist olup ta birde demokrat katletmişsen kahraman olarak yargılanır, yâda direk aklanırsın. Kürt ya da herhangi bir emekçinin çocuğu isen vay haline. Hele hele Kürt çocuğuysan, potansiyel başı ezilesi bir “terörist”sin.
Anlamazlar Kürt çocuğunun içindeki fırtınayı, anlamazlar içindeki özgürlük ateşini. Çocuklara karşı işlenecek en büyük suç, çocukları suçu ne olursa olsun suçlu olarak hapse atmak, en güzel çağlarında özgürlüklerini ellerinden almak, geleceksizliğe mahkûm etmektir. Oysa onları kazanmak, eğitmek, bilinçlendirmek varken, bu çocukları daha da karanlığa itmek, tepkisini hıncını büyütmekten başka ne işe yarar. Çocuk gibi yaşamak ve çocuk gibi muamele görmek yeryüzündeki tüm çocukların hakkıdır, hakkı olmalıdır. Kapitalist sistemde ne Kürt sorunu gerçek anlamda çözülebilir, nede çocukların çocuk ruhuyla koşabilecekleri savaşsız bir dünya mümkündür.  Tüm ulusların ayrılıp ayrı devlet kurma haklarının olduğu ve birlikte eşit, özgür bir yaşam kurdukları bir sistem ancak sosyalizmde mümkündür.
Yeni Dünya Gençliği / İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder