SSCB’de Edebiyat ve Sanat


1917 Ekim Devrimi Rus edebiyat ve sanatının büyük atılımlar gerçekleştireceğinin habercisiydi. Çünkü sosyalizm “halk için sanattı”. Büyük Ekim Devrimi “sanat için sanat” gibi burjuva temellerini yıkıp, emekçilere ve ezilen halklara hizmet eden, onların kültürel altyapısını güçlendiren bir halk hareketiydi. SSCB’de “Komünist parti” sanatçılarına, “sanat için sanat, formalizm” gibi halka hizmetten yoksun olan fikir akımlarına karşı mücadele etmeleri konusunda tavsiyelerde bulundu. Ostrovski , L.N. Tolstoy ve Maksim Gorki bu tür akımlara karşı savaş açtılar. Ayrıca Gorki sosyalist realizm edebiyatını kurdu. Dünyaca tanınan Çaykovski ise müzik alanında mücadeleye ortak oldu.
Edebiyata bakıldığında; akla gelen ilk deha Maksim Gorki’dir. Gorki, devrimi ve işçi sınıfını çok iyi yansıtmıştır. Gorki yapıtlarının toplam tirajı 42 milyona ulaşmıştır. Ostrovski’nin “Çeliğe Su Verildi” adlı romanı 1944 yılına kadar 46 dilde 4 623 000 nüshaya ulaştı. Furmanov’un “Çapayev’i” 37 Sovyet diline, Fadayev’in “Ondokuzu” 45 dile çevrildi. A.N.T olstoy’un eserleri 38 dilde 11 milyona ulaştı. Tüm bu rakamsal ifadeler Sovyet edebiyatının faşizmin değil halkların edebiyatı olduğunu gösterir. Devrim öncesinde Kazaklar, Türkmenler, Tacikler gibi bir çok halk edebiyat faaliyetlerinden yoksun bırakılmıştı. Türkmenistan’da nüfusun sadece 0,7’si okuma yazma biliyordu. Devrim sonrası Başkırlar, Çingeneler, Buryatlar, Kırgızlar bunların yanında bir çok halk kendi yazılı edebiyatlarına sahip oldular. 1925 yılında Çingenelerin alfabeleri ve grameri ortaya çıktı. Böylece Çingeneler kendi kültürlerini oluşturdular. Sovyet edebiyatı üç döneme ayrılır. 1918-1921 içsavaş yılları olan birinci dönem, 1921-1925 tarihleri arası yeniden inşa dönemi, aynı zamanda sosyalist realizmin gelişme gösterdiği dönemdir. Üçüncü dönem savaş yılları ve sonrasını konu alır.
A. Fadeyev “Genç Muhafız” adlı eserinde faşizmin halkları birbirine boğazlatan yönünü gözler önüne serer. Yani Sovyet edebiyatı batının burjuva hastalığını protesto edip, sosyalist edebiyatla halkları eğitmeyi amaç edinmiştir.
Güzel sanatlar konusunda ise, Lenin monümental propaganda planı ile heykeltıraşlara marksizmin bilim ve sanat adamlarının anıtlarını yapma görevini verdi. Aynı zamanda amaç bu insanların düşüncelerini halka aktarmaktı. Formalist eğilimler elbette güzel sanatlarda da sürdürülüyordu. Formalizmden en çabuk kopan N. Koprayanov oldu. Koprayanov formalizmden kopup doğa üzerine realist çizime geçti. Yine Doğu Cumhuriyetlerinde realist resim, grafik ve heykele ancak devrim sonrası geçilebildi.
Mimari’de de SSCB’de dev atılımlar yapıldı. Devrim öncesi modernize çalışmaları ağırlıktaydı. Devrim sonrası ise 1918’de Moskova ve Petograd’da anıtlar yapıldı. Leningrad’da devrim şehitleri için anıtlar dikildi. 1922’de “Emek Sarayı” planı için yarışma düzenlendi.
Müzik’de ise Glinka, Rus halk türküsünün güzelliğini yansıtmıştır. Yine Glinka, Çaykovski Bethoven, Schubert, Rimski-Korsakov, Mussogski, Chopin, Grieg, Dargomijski ve Borodin’in eserleri Sovyetler Birliği’nde milyonlarca insan tarafından tanındı. Komünist Parti’nin marşı olan “Enternasyonal” ayrıca “Kardeşler, Güneşe, Özgürlüğe” ölümsüz eserler arasındadır. Ayrıca Büyük Anavatan Savaşı esnasında şairler, ozanlar, bestekarlar, cepheyi ziyaret edip doğrudan kıtada çalıştılar. Sovyet sanatçılarının bu denli başarılı olmalarının, seslerini dünyaya duyurabilmelerinin nedeni; Sovyet halkının çok yönlülüğü ve tabi ki bunu sağlayan sosyalist sistemdir.
Tiyatro’da ise henüz 1912’de Lenin ve Stalin’in çıkardığı “Pravda” adlı gazetede yeni kurulacak olan tiyatronun asıl hedefinin işçilerin ve köylülerin kültürel bilincini yükseltmek olduğu açıklanmıştır. Bunun için de formalizm gibi bireysel ve burjuva akımlarla mücadele edilmelidir şeklinde açıklamalar Lenin ve Stalin yoldaşlar tarafından açıkça ortaya konulmuştur. Devrimden önce –Rus halkı hariç- Sovyetlerde 9 tiyatro vardı. 1941’de ise 50 Sovyet dilinde 926 profesyonel tiyatro kurulmuştur. Örneğin; Ermenistan’da devrim öncesi tiyatro sayısı 2 iken, devrim sonrası 27 olmuştur. Gürcistan’da 3’den 49’a, Azerbaycan’da 2’den 27’ye ulaşmıştır.
Ekim Devrimiyle Komünist Parti işçi ve köylülerin kendilerini geliştirmesinin en büyük aracı olarak filmi gösterdiler. S. Eisentein proletkült tiyatrosundan filme geçtiğinde Sovyet filmi dev bir atılım yapmış oldu. 1925’de Paris Sanat ve Tatbiki Sanat Uluslararası Sergisi’nde S. Eisentein, D. Vertov, Y. Protosanov, en büyük ödülleri aldılar. Ayrıca Gorki’nin “Ana” adlı eseri beyaz perdeye uyarlandı. Böylece Rusya’da işçilerin sınıf bilincinin ne kadar ve nasıl arttığı halka daha açık bir şekilde gösterildi. 1934,1935’de Venedik ve Moskova’da, 1946’da Cannes Film Festivalleri’nde Sovyet filmleri ilk sıralarda yer aldı.
Sonuç olarak; Sovyet sanat ve edebiyatı burjuva kültürüne bir alternatif olmadığını, açıkça ona karşı olduğunu ve sosyalist kültürü önüne alarak amacının ezilen halklara sosyalist kültürü anlatmak ve onları eğitmek olduğunu göstermiştir. SSCB’de Edebiyat ve Sanat okunmalı ve böylece sosyalist realizmin kime hizmet ettiği ve hangi halkın hizmetinde olduğu tüm emekçiler tarafından bilinmelidir. ✓

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder