Türkiye Devrimci Gençlik Hareketinin Sorunları Üzerine…

Tarihsel koşullar içinde ele alıp değerlendirdiğimiz Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi ve bu hareketin karşılaştığı zorluklar, sancılı dönemler, mevcut sistemin yarattığı her türlü baskı ve yıldırma çabaları görüldüğü gibi her zaman genç yığınlar üzerinde etkisini daha ağır hissettirmiş ve kaçınılmaz olarak gençlik isyan ve devrimci mücadeleye atılmayı gerekli görmüştür. Her dönem de varlığını hissettiren ve Türkiye’de olduğu gibi dünyanın hemen her yerinde düzene baş kaldırmış bu genç kuşakların bütün bu ilerleyişine rağmen birçok sorunu da içinde barındırdığı kabullenilmesi gereken bir gerçektir. Günümüzde de giderek sönükleşen ve iyileşmeyi bekleyen bu hasta vücut ancak ve ancak doğru bir eleştiriden geçerek, hata ve eksikleri yeni baştan görerek ve bu sorunların aşılması için doğru, Marksist bir zeminde değerlendirilerek iyileşeceği açıktır. Gençlik hareketinin ilerlemesi ve doğru bir perspektife oturtulması dün olduğu gibi bugün de önümüzde bir görev olarak durmaktadır. Ve evet bilinmelidir ki onun ilerici karakterinde yatan bu hızlı değişim ve azim devrimci gençlik hareketini hak ettiği yere getirecektir de kuşkusuz, ve evet bilinmelidir ki bu değişimi gerçekleştirecek olan yalnızca devrimci gençliğin kendisi olacaktır.
Günümüz devrimci gençlik hareketinin bugün içine düştüğü durum daha önceki yaşanmış sorunlarla kıyaslanmayacak ölçüde büyük ve aşılması zor bir hal almıştır. Fakat bu zorluklar tarihin hemen her evresinde görülebilir ve görülmüştür de. Karl Marks’ınde söylediği gibi “zor, yeni bir topluma gebe her eski toplumun ebesidir.” ve mücadelede kaçınılmaz olarak yüzleşeceğimiz bir olgudur. Burada önemli olan bu zorluklar karşısında çıkarılacak dersler ve yeni alternatif mücadele yollarının yaratılmasıdır.  
Düzen içine tamamıyla saplanıp kalan ve gençlik hareketinin iyileşmesi yönünde henüz hiçbir doğru adımın atılmadığı günümüz gençlik hareketleri cılız bir mum alevi gibi yalnızca kendini aydınlatmaktan öteye gidemez olmuştur. Bunun nedenleri kuşkusuz faşist sistemin işçi ve emekçilere yönelen saldırılarında ve yeni genç kuşakları umutsuzluğa itmesinde yatmaktadır. Dünyanın hemen her yerinde de görüldüğü gibi devrimci hareketler içinde aşılmayı bekleyen oportünist düşüncelerin gençliğin karakteriyle bütünleşmesi ve salt düzen içi taleplerle sınırlı sorunların mücadelede tek amaç olarak görülmesi kuşkusuz gençlik hareketinin Leninist çizgiden uzaklaştığının göstergesidir.
Bugün gençlik sorunu denildiğinde yalnızca öğrenci sorunlarının akla getirilip ve var olan öğrenci sorunlarının da artık akademik sorunlar şeklinde kendini göstermesi (öğrenci hareketinin sorunlarına ilişkin daha sonra ki yapacağımız değerlendirmelerimiz de yer verilecektir) gençlik hareketinin kendini sistem içi mücadeleyle yeterli görmesiyle açıklanabilir. Eğitim sorununun politik bir çerçeveden çıkartılıp akademik sorunlara indirgenmesi de eklendiğinde, gençlik sorununu tam da burjuva ideologlarının gösterdiği gibi eğitim sorunu şeklinde tanıtan kimi sosyolog ve aydınlarda türemeye başlamıştır. Ve bu sözde sosyologların ve aydınların gençlik sorunlarını bu şekliyle topluma sunması gençlik sorununu bu düzenin içine hapsetmenin de yolunu açmıştır. Gençlik sorunu “öğrenci gençliğin akademik talepleri iyileştirilirse bir çözüme ulaşır” yönün de tek başına ve diğer sorunlardan bağımsız getirilen çözüm önerileriyle yürütülen mücadelelerde kısır ve gerçeği ters yüz eden bir hareket bırakmıştır önümüze. Bugün gelinen yerde bu anlayışın kuyruğuna takılan ve bundan ayrılmaksızın mücadele yürüten gençlik örgütlerinin kendini pasifist eylemlerle sınırlandırmasındaki gerçek de burada yatmaktadır. Sorunun asıl ve en önemli meselesini, genç işçilerin yoksullaştırılması ve burjuva militarizmine karşı işçi gençliğin mücadeledeki önder rolünün küçümsenmesi, görülmemesi ve bugüne kadarki yürütülen mücadele tarihine bunu işlememesinden görülebilir.
12 Temmuz 1921’deki III. Dünya Kongresi’nin “Komünist Enternasyonal ve Komünist Gençlik Hareketi Üzerine Karar” açıklamasında da belirtildiği gibi;
“Sosyalist gençlik hareketi, işçi gençliğin kapitalist sömürü ve burjuva militarizminin kendisinden yararlanmasının oluşturduğu baskı altında; işçi gençliği, (burjuva) sivil-milliyetçi ideoloji ile zehirleme çabalarına ve işçi gençliğin ekonomik, politik ve kültürel istemlerinin birçok ülkenin sosyal demokrat parti ve sendikaları tarafından göz ardı edilmesine bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.” (Komsomol ve Parti/Lenin ve Stalin-Tarihsel yayıncılık Syf:84)
Geçmişten bugüne ele alarak değerlendirdiğimiz gençlik hareketleri bir önemli eksikliği daha gösterdi ki, sorunun tamda işçi gençliğin özel örgütlenmesinin öneminin doğru kavranılmadığı ve tamda sorunun bu aşamada düğümlendiği olgusudur. İşçi gençliğin örgütlenmesinde devrimci, demokratik, sosyalist gençlik örgütlerinin yaratığı eylemlerinde, programların da ve bu örgütlerin tabi olduğu siyasetlerin mücadele deneyimlerinden çıkan sonuçlarda; devrimci, sosyalist gençlik örgütlerinin örgütlenmesinde kimi önemli zaafların ortaya çıkmasıdır. Kendini yalnızca öğrenci gençliğin hareketiyle sınırlayan ve bundan öteye hiçbir adım atamayanların en büyük zaafı genç işçilere ulaşmamaları ve örgütlenmede öncelikli güç olarak görememeleridir, yada bu sorunu en basit biçimde genel işçi hareketine, işçi örgütlenmesine havale etmeleridir-ki bu içine düştükleri en önemli hataların başında gelmektedir.  Kuşkusuz sorun sadece bununla sınırlı değildir. Fakat hareketin içine düştüğü sorunun tek belirleyici sebebi burada yatmaktadır. 
Bu doğru tespit ve genç işçilerin örgütlenme zorunluluğu tarihin bütün kırılma noktalarında kendini defalarca kanıtlamıştır. Paris Komünü’nden bu güne kadar gerçekleştirilen her devrimci atılımda, devrimci gençliğin ilerlemesinde ve sorunlar karşısında yılmadan, geri adım atmadan yürüyen ve devrimlerini zafere ulaştıranlar genç işçi birlikleri, işçi gençlik örgütleri olarak şekillenmiş ve kaybedecek zincirleri dahi olmayan gençliğin bu kesimini öncelikli olarak harekete geçirmiştir. Dünyada ki birçok ülkede bu örgütlü güç yaratılırken, Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi bu büyük deneyimden yoksun kalmıştır. Acil olarak kendisini dayatan bu sorun karşısında değişime giden her adım büyük önem taşımaktadır da.
Değişim nasıl ve hangi yollarla gerçekleşecektir? Bugün içine saplanıp kaldığı bu bataktan nasıl kurtulacaktır? Zayıflayarak kısırlaşan bu hareket nasıl olacakta görkemli günlerine geri dönecektir?
Kuşkusuz bu soruların cevabı yarattığı o muazzam tarihte yatmaktadır.
Geçmişte de görüldüğü gibi reformist ve pasifist düşünceler her zaman gençlik eylemlerinde kendini göstermiş ve genç nesiller bu ideolojinin sürdürülmesinde taşıyıcı birer bellek olmuştur. Burada bilinmelidir ki gençlik içerisinde her oportünist ve reformist düşüncelerden ilkesel olarak ayrılmak doğru bir temelde mücadele etmenin yolunu açacaktır.     
Gençlik sorunlarının çözülmesinde önerilebilecek tek kurtuluş yolu genç işçilerin devrimci gençlik örgütleri içerisinde örgütlenip devrimci ve demokratik taleplerine sarılmasıyla ve devrimci gençlik örgütlerinin işçi sınıfının bu en genç ve dinamik kesiminin sınıf mücadelesine kazanılmasıyla mümkün olacaktır. Örgütlenmede öncelikli değerin işçi gençliğin kendisine verilmesi ve öğrenci gençliğin demokratik taleplerinin genişletilerek politik bir eyleme dönüştürülmesiyle, gençlik hareketlerini bütün kitleleri kapsayacak eylemlerle şekillendirerek ve işçi gençliğin devrimci taleplerini sahiplenerek doğru bir mücadele zemini yaratılabilir.  
Yaptığımız kısa tarih değerlendirmesinde yer yer yaşanan sorunlara değinmiş olsak da bu bugün de var olan sorunların aşılması için yeterli değildir. Bunun içindir ki yapılacak her tespit tarihi koşulları içinde ele alınıp içine düştüğü hataları aşması yönünde eleştiri yapılarak ve kesin kez, en önemlisi çizeceği bu doğru perspektif yönünde atacağı adımlarla mümkün olacaktır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder