Türkiye’de devrimci öğrenci gençlik, sınıf savaşımları tarihinde edindiği görev ve misyonuyla, işçi sınıfı hareketinin politikleşmesine yaptığı katkıyla, haklar ve özgürlükler uğrunda verdiği mücadeleyle, kuşkusuz ki geçmişten bugüne sahiplenilmesi gereken onurlu bir tarih ve yine zengin bir mirasa sahiptir. Sınıf savaşı-mücadelesi sürecinde, ülkenin somut tahliline göre örgütlenme biçiminin ve devrim tipinin durumunu belirlemede, öğrenci gençliğin rolü büyüktür. Marksist-Leninist teori, 60-70’li yıllarda yaşanan devrimci hareketlenme sürecinde yoğun teorik tartışmalar, dünya ülkelerindeki devrimci hareketin durumu, devrimci kazanımlar ve kayıplarla yaşanılan tecrübeler ülkemizin somut durumunda ve ona uygun örgütlenme biçiminin belirlenmesinde muazzam etkisi olmuştur. Öğrenci gençliği de bu gelişmeler ile beraber anda sübjektif durumunu dünyadaki gelişmelerle objektif bir biçimlenişle geliştirerek kendi örgütlenme tarzını da ona göre şekillendirdi. Türkiye’de devrimci öğrenci gençlik FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu), DEV-GENÇ, üniversitelerdeki ÖTK (öğrenci temsil kurulu) ile düzen içi siyasetten, düzen karşıtı siyasete geçişte belirgin bir hat çizmiştir. Bu deneyimler andaki öğrenci gençliğinin hazinesinde mevcuttur. Şimdi ise bilindiği üzere öğrenci örgütlenmesinde bir ilk olan Genç-Sen 2 yıldır tartışılmakta ve kurulma mücadelesi vermektedir.
Kısaca Genç-Sen süreci ve bugünü
DİSK’in 11. Genel Kurulunda aldığı kararlardan biri de, gençliğin özel örgütlenmesi gerektiği ve dolayısıyla gençlik sendikasının kurulmasıydı. İlk süreçte DİSK’in gençlik sendikası (işçi gençlik, öğrenci gençlik, işsiz gençlik) kararında sendikanın örgütleneceği genç kitle üzerinde sınıfsal bir ayrım yapmaması tepkileri doğurduysa da, tartışmalar sonucu sendikanın örgütleneceği alan, salt öğrencilere indirgendi… Kendisini buradan besleyen sendika kurma düşüncesi, son zamanlarda dünya ülkelerinin (Fransa, Kanada, Avustralya gibi) öğrenci mücadelesinde, öğrenci sendikalarının etkin bir rol alması, bu kararı tetikleyerek sendika fikrinin eğrisiyle doğrusuyla ele alınmasını sağladı ve bu şekilde çalışmalara başlandı.
Küreselleşme olgusunun üniversitelerde en belirgin bir şekilde kendisini göstermesi, öğrenciler ile sermaye- devlet arasında ki müşteri-tüccar pozisyonunun keskinleşmesi, diplomalı işsizler ordusunun artması… vb üzere öğrencilerin de ekonomik ve sosyal haklarını aramak için örgütlenebileceği bir sendikanın yaratılma düşüncesi, ilk aşamada öğrenci gençliğinin sorunlarını, örgütlenme modeli tartışmasını tekrar gündeme taşıdı. Öyle ki, burjuva medya tarafından Genç-Sen’in sık sık dile getirilmesi ve Fransa’da CPE(*) yasasına karşı milyonların alanlara dökülmesini, öğrenci grevlerini örgütleyen sendikaların varlığı bu süreci hızlandırdı.
Kuruluş başvurusunu 6 Mart’ta İstanbul valiliğine yapan Genç-Sen, çok sürmeden yapılan başvuruya karşılık olarak ‘kurulamazsınız’ cevabını aldı. İlk olarak Genç-Sen’in Muğla’da yayınlanan bildirisi “böyle bir sendika kurulamaz” gerekçesiyle yasaklandı. Daha sonra çeşitli illerde1 Mayıs hazırlığı yapan Genç-Sen’e emniyet karşı çıktı. 30 Nisan’da İstanbul Valiliği’nin yazılı açıklamasıyla durum netleşti. Tebliğe göre çalışma bakanlığı 2821 sayılı sendikalar, 4857 sayılı kamu görevlileri sendikalar, 2822 sayılı toplu iş sözleşmesi grev ve lokavt kanunlarına göre, ”işçi ve işveren sendikası niteliği taşımayan, iş sözleşmesiyle bir işte çalışmaya, emek-sermaye ilişkisi içerisinde olmayan kişi ve grupların kurulup faaliyet göstermeleri mümkün gözükmemekte olup Genç-Sen’in kuruluş işlemleri yapılmamıştır” gerekçesi gösterildi. İç hukukta sorunla karşılaşan Genç-Sen çözümü dış hukukta arayacak. Türkiyeninde imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeye göre; “herkesin hakkını arayabilmesi için sendikaya üye olma, sendika kurma hakkı var.” İçeriğini taşıyan yasadan faydalanılmaya çalışılıyor…
Genç-Sen üzerine biraz daha…
Sendikaların örgütsel görevlerinden en önemlisi ve hedefi kitlelere ulaşmaktır. Çünkü doğaldır ki bir sendikanın var olabilmesi için ve üzerlendiği görevi yerine getirebilmesi için hakkını birlikte omuz omuza aradığı kitlesi olması gerekir. Dolayısıyla kitlelerle bağı güçlü olmayan, hedefi tabana ulaşmak olmayan ve aynı zamanda tabandan beslenip-tabanı besleme ilkesini benimsemeyen kitle örgütünün sonu bilinmez bir şey değildir...
Genç-Sen’in yola çıkma aşamasındaki şiarı “pasosu olan herkese sendika” idi. Bu slogan hepimizin onayladığı, kitlelere hitap eden bir slogandır. Bu sloganla üyelik koşuluna uyan tüm öğrencilere, kim olursa olsun, ekonomik ve sosyal hakkını arayabilmesi için sendikada örgütlülük çağrısı vardır. Fakat sendikanın işleyişi kâğıt üzerindeki tüzükten çok pratik faaliyetleriyle belirlenir. Kitlelere ulaşma noktasında bugün sendikada hala büyük eksiklikler vardır.
Kuruluş tartışmaları süresince tartışmaların kitleye ulaşmasında Genç-Sen yetersiz kalmıştır. Bu tartışmalar her zamanki devrimci demokratik kitle örgütlerinin öncüleriyle sınırlanmış, öğrenci kitlelerine yeterince ulaşamamış ve dolayısıyla öğrenci gençliğinin sendikayı sahiplenmesinde sorunlar yaratmıştır. Bu gelişmeler kendisini temsilcilik bağlamında da göstermiştir-gösteriyordur. Kurulma aşamasında kampanya çalışmalarının ve belli bir tabanın yaratılmadığı çoğu yerde temsilcilik seçimi, kapalı kapılar ardında ve seçim yapabilmek için yeterli kafa sayısının hazırlanması sonucu yapıldı... Dolayısıyla temsilcilik bölgelerinde “biz bir sendika kurduk temsilcisi de benim” benzeri komik söylemlerle insanlara sendika tanıtıldı. Temsilcilik konusunda çok önemli başka bir detay ise, temsil ettiği kitle ile merkez yönetim kurulu arasında organik bağın sağlanması. Temsilcilik, görevini sadece merkezin aldığı kararları, temsil ettiği kitleye ulaştırmakla sınırlandıramaz. Temsilcilik, merkezdeki tartışmaları, örneğin gündemle ilgili, sendika ve örgütsel çalışmalarla ilgili… vb. konuların tartışılmasını tabana yayacak ve tabandaki gelişmelerle merkezi harekete geçirecek olan organik bağdır. Böylelikle sendikada tabandan bir işleyiş gerçekleşir ve aynı zamanda kitlelerin politik gelişimine de katkı sağlanmış olur.
Yıllardan beri öğrenci gençliğinin apolitikliği, gençliğin mevcut sistemin yaratmış olduğu gerici zihniyeti dolaysız olarak içselleştirmesi devrimci çalışmanın gerekliliğini büyük bir önemle vurgulamaktadır. Buradan, kendisine devrimciyim diyen herkesin üzerine alınmasını isteyerek ifade ediyoruz: Devrimci kitle örgütlerinin kendi içinde daralması ve bu örgütlerin dağınıklığı, bu örgütlerin hareketin ihtiyaçlarına cevap verememesi ve kendi içindeki kısırlaşması, kitlelerle bağının zayıflığı her zamankinden daha acil bir durumda hareketi canlandıracak, kitleler üzerinde dinamo görevi yapan bir tedavi sürecinin ve bir güç birliğinin zorunluluğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Ülkedeki sınıf hareketinin kendisi için değil de kendiliğinden olmasını, kitlelerin apolitik ve gerici zihniyete sahip olmasını etken göstererek örgüt çalışmasının yetersizliğini ve güç kaybını meşru göstermeye çalışmak sonu gelmişliğin belirtisidir. Bugün kitlelerin kendiliğindenci olmasında da, zihniyetinin gerici ve apolitik olmasında da devrimcilerin büyük sorumluluğu vardır. İşte bu sebeptendir ki devrimci kitle örgütleri teorik ve pratik çalışmalarını işleyen demir misali düzene koymaları ve aynı zamanda bir güç birliği oluşturmaları gerekmektedir.
Öncelikle şunu söylemek gerekir; öğrenci hareketinin temelini tamamen Genç-Sen’e bağlayan veya örgütlenme çalışması bağlamında Genç-Sen’i tamamen reddeden bir anlayış bizce kısır bir anlayıştır. Genç-Sen, öğrenci hareketinin yaratılmasını sağlayan araçlardan bir tanesidir. Fakat en önemli ayrımlardan birini de yapmak zorundayız, Genç-Sen bir öğrenci sendikasıdır. Daha önce öğrenci sendikasıyla ilgili deneyimi olmayan bir ülkede bu alana ilişkin sendikal çalışma yapmak, bu cümleyi vurgulamayı gerektiriyor. Çünkü sendikal çalışma ile parti çalışması birbirine karıştırılması söz konusudur… Devrimci demokratik kitle örgütlerinin güç birliği kendisini kısmen de olsa Genç-Sen içerisinde gösteriyor fakat, sendikal çalışma ile parti çalışması arasında ayrım yapma konusunda yanlışlarıyla sendikal çalışmayı sekteye uğratarak egemenlerin ekmeğine yağ sürüyorlar… Sendika, her türden insanı içinde barındıran, üyelerini ekonomik ve soysal taleplerini dile getiren bütünleştirici bir aygıttır. Sendika içerisinde, ekonomik-siyasi talepler tamamıyla denge içerisinde bir çalışma yürütülür. Yani ne sadece ekonomik talep ön planda durur, ne de sadece siyasi talep. Dolayısıyla Genç-Sen’in devrimci ve militan çıkısını beklemek yanlış olur. Gençlik hareketini politikleştirmek, eğitim sisteminin sorunlarından kopmak anlamına gelmemektedir. Gençliği politikleştirmek bir süreç ise, bu sürecin belirleyici halkasını eğitim sisteminin sorunları oluşturmaktadır. Bugün eğitimin temel sorunları ve bunun genel tanımı olarak ticari eğitim, sistemin temel sorunları ve saldırıları ile güçlü bağlar taşımakta, bunlar üzerinden ekonomik talerlerin mücadelesi ile politik taleplerin gelişim süreci ustaca birleştirildiği ölçüde bu sendika gerçek misyonu elde eder…
Sonuç olarak; Genç-Sen amaç ve görevlerini doğru bir şekilde yerine getirebildiği ölçüde, öğrenci hareketlenmesinin yaratılmasında başarılı olacaktır. Bu noktada hepimizin sorumluluğu vardır. ✓
(*) Bu yasa, Fransa’da işveren, çalıştırdığı yirmi altı yaşından küçük işçileri, çalışmaya başladığı iki yıllık süre içinde keyfi uygulamalarla gerekçe göstermeden işten çıkarmasından yana sermayenin lehine bir yasadır… işçi sınıfı içinse yıkım anlamına gelir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder