Genel Kurul’da getirilen eleştirilerden biri; Genel Kurul’un iki gün yerine bir gün içerisinde yapılmasıdır. Maddi sorunların sebep olarak gösterilmesinden dolayı salon tek günlük tutulmuştur. İki gün yapılması düşünülen Genel Kurul’un tek güne düşürülmesi, aynı zamanda zaman darlığını da gündeme getirmiştir. Bu da birçok katılımcının konuşmalarının kısaltılmasına ve değişik konular üzerinde tartışmanın sürdürülmesini engellemiştir. Bu konuda DİSK’in maddi sorunları sebep olarak göstermesi kabul edilemez bir durumdur. Genç-Sen bütün öğrencilerin birlik, mücadele ve dayanışma örgütü olarak düşünüldüyse, o halde bu işi örgütlemek için bir araya gelmiş bütün öğrencilerin kolektif bir biçimde, tartışmalarının sürdürüldüğü ve karara bağlandığı bir ortamda kuruluşunu gerçekleştirmesi gerekirdi.
Getirilen eleştirilerden bir diğeri de; “anadilde eğitim” sorununun tüzük maddeleri içerisinde yer almaması idi. Tüzüğe dair ek maddelerin tartışıldığı bölümde bir öğrenci tüzükte, “anadilde eğitim” üzerine hiçbir söylemin bulunmadığını ve tüzük maddeleri içerisine alınması gerektiğini dile getirdi. Tüzüğe alınmamasını gerekçelendirmek üzere söz alan SGD’li bir arkadaşın yorumu ise şu; “anadilde eğitim talebinin tüzükte yer almasının gerekli olmadığını çünkü bunun tüzükte yer almadan da dikkate alınacağını” söylemesi aynı zamanda bu sorunun çözümü için ne kadar uğraş ver(mey)eceklerinin de bir göstergesiydi. Yine EHP’li bir arkadaşın söz alarak anadilde eğitimin tüzüğe alınmasına karşı olduğunun gerekçelendirmesini “Eğitim-Sen’in yaşamış olduğu dava süreci”ne bağlaması da bir hayli ilginç bir yorumdur. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu “anadilde eğitim” talebinin tüzüğe eklenmesi noktasındaki düşüncelerini savunarak tüzüğe ekletmeyi başarmışlardır. Anadilde eğitim hakkı insan hakkıdır. Yapılması gereken sistemin bu ırkçı, ayrımcı yanını teşhir edecek tüm örgütlenmelerde bulunmak ve bunun için mücadele etmektir. Genç-Sen de bu örgütlenmelerden birisi olmalıdır. Tüm devrimci, ilerici öğrencilerin anadilde eğitim hakkını savunmaları gerekmektedir.
Yine getirilen eleştirilerden bir başkası da; Merkez Yürütme Kurulu seçimlerinin anti-demokratik olduğudur. MYK’ya aday olarak tüzük önerisini getiren gençlik örgütlenmeleri ve DİSK temsilcisi Kıvanç Eliaçık’ın olduğu 13 kişiden oluşan bir liste sunuldu. Bu listeye alternatif olarak DPG ve TÜM-İGD’lilerden oluşan başka bir liste ortaya konuldu. Fakat gelinen yerde DPG’li aday Bora Korkmaz’ın kürsüden yapmış olduğu konuşma sırasında kaba saba sözlerle susturulmaya çalışılması üzerine DPG ve Ekim Gençliği’nden oluşan yaklaşık 150 kişi salonu terk etmiştir. Bora Korkmaz yapılan müdahaleler sonrasında kürsüden MYK’nın seçilmiş bir MYK olmadığını ve MYK’nın gayri meşru olduğunu dile getirdi. 13 kişilik MYK “EHP, SDP, Antikapitalist, TÖP, SGD ve DİSK Temsilcisi Kıvanç Eliaçık” tan oluşmuştur. Burada eleştirilerin merkezinde koltuk kapmacanın gençlik örgütlenmesinin önüne geçtiği duruyor. DPG’li adayın susturulmaya çalışılmasının, kaba sözlerle hakaret edilmesinin doğru olmadığını ve böyle bir durumun demokratik anlayışa ters düştüğünü belirtmek gerekir. Aynı zamanda koltuk kapmacanın olduğu eleştirisini getiren TÜM-İGD’nin Genel Kurul değerlendirme yazısında bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz. Yazı bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde getirilen bir dizi eleştirinin doğru olmasının yanı sıra aynı zamanda kendilerinin de (yazıdan çıkartılan durum böyle ) “koltuk kapma” yarışı içerisinde oldukları ve “kim daha çok oy aldı” hesabı yaptıkları görülmektedir. Yazıdan çıkartılan “tek doğru benim” anlayışıdır. Önerimiz yazılarını bir kez daha gözden geçirmeleridir. Yapmış oldukları değerlendirme yazısını okuyan her arkadaş bunu açıkça görecektir.
Tabi bu yaşanan tartışmaların dışında bir de Genel Kurul’da moral olan ve devrimci dayanışmanın örneğini sergileyen bir durum yaşanmıştır. Kongre salonunun yapıldığı binanın giriş bloğunda duran sivil polisleri 200-300 kişilik bir grup toplanarak o yöne doğru hareket etmelerinin ardından dışarı çıkarmışlardır. Aynı zamanda orada bekleyen jandarmalar da aynı kararlı tutum karşısında dışarıya çıkartılmıştır. Bu dayanışma örneğinin toplumsal mücadelenin her alanında verilmesi gerekmektedir.
Bugün öğrenci hareketinin en büyük sorunu bölünmüş dağınık bir yapıya sahip olmasıdır. Bu da bir dizi ortak talepler noktasında birlikte hareket etmeyi çoğu kez engellemektedir. Tabi ki değişik siyasi görüşler çerçevesinde bir araya gelmiş gençlik dernekleri ve örgütlülükleri olacaktır. Fakat bunların bir çatı altında birleşmeleri hedefimiz olmalıdır.
Genç-Sen yaklaşık bir buçuk yıldır belli çalışmaları örgütlemiş Türkiye’nin ilk öğrenci gençlik sendikasını oluşturma hedefleri noktasında belli adımlar atmıştır. Genel Kurul’la da bunu resmen ilan etmiştir.
Yeni Dünya Gençliği olarak bu tip örgütlenmelerin içerisinde çalışmayı (geniş öğrenci yığınlarını birleştirme çabası içerisinde olan) doğru bulmaktayız. Bizim için bundan da önemli olan esas olarak proleter gençlik içerisinde örgütlenecek olan Komünist Gençlik Örgütlenmesini yaratmak için çaba sarfetmektir.
Tarih sahnesinde gençlik hep en ön saflarda bayrağı omuzlamaktadır. Bundan sonra da böyle olacaktır. Bu barbarlık düzeni ancak güçlü bir örgütlülükle alaşağı edilebilir. Haydi örgütlü mücadeleye…
Gençlik Gelecek, Gelecek Ellerimizde!
Gençlik Saflara, Faşizmi Döktüğü Kanda Boğmaya!
Yeni Dünya Gençliği
30 Aralık 2007
30 Aralık 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder