Umutsuzluktan Umuda…

Merhaba arkadaşlar şimdi bahsedeceğim konu umutsuzluktan umuda, ezilip horlanmaktan sömürülüp kullanılmaktan onurlu bir çalışma hayatına giden yolun hikâyesidir.
Bundan üç yıl kadar önceydi… İşler gayet yoğun giderken aralık ayında yine işler düştü, mesailer bitti. Zam ayı geliyordu! Maaşlarımıza zam verilene kadar ve daha sonra ki bir iki hafta fazla iş olmayacaktı. Maaşımıza yapılan üç kuruş zammı bu sürede sindirecektik! Biz birer birer patrona gidip, daha fazla zam isteyip emeğimizin karşılığını almaya çalışacağız, patronda şartlar böyle işler düşük vs vs. diyecekti. Daha da ısrar edersek parmağını kapıya çevirip beğenmiyorsan yol orda diyecekti. Dedi de dört yıl geçmişti arkadaşlarıma maaşımı söylemeye utanıyordum. Olmuyordu resmen sömürüyorlardı ve bir şey yapmalıydık. Ya çıkıp gidip başka iş bulacaktık yâda bir çözümünü bulacaktık. Fakat bu seferde yine aynı senaryoyu başka bir patronla oynayacaktık.
Haklarımız neydi bilmiyorduk, bilsekte tek başımıza idik. Bir fiskeyle uçacak, zar zor kurduğumuz derme çatma, kör topal giden hayatımız yine bundan öncekiler gibi alt üst olacaktı. Bu sorunları bir arkadaşımla ve bir ağabeyimle paylaşıyordum. Bana sendika dedi! Sendikalı olmak zor iş ama başarırsanız haklarınızı alırsınız. Bu iş böyledir yoksa her gün daha fazla sömürülür ve biraz yaşlanınca yani güçten düşünce, kapının önünde buluverirsiniz kendinizi dedi. O akşam düşündüm ve birkaç hafta her gün her gece çalışmaktan kollarım ağrıyıp nefes almak için her durduğumda, yapılan her zorlamada her haksızlıkta, uzun uzun düşündüm. Başka yol yoktu ne olursa olsun denemeliydim sonuçta ne kaybedebilirdim ki.. Ha burada ha başka bir yerde emeğimle hayatımı kazanan milyonlarca insandan ve insanca yaşamak isteyen işçiden biriydim.
Karar verdim, konuştuğum arkadaşımın tanıdığı bir sendikacı varmış. Beni bir akşam onunla tanıştırdı. İki arkadaşımla beraber gürültülü bir kafe de konuştuk. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nda çalıştığını söyledi. Bize haklarımızı anlattı ve bu işin ne kadar zor olduğunu belirtti. Anayasada her işçinin sendikalı olma hakkının en doğal hak olmasına karşın, bu sistemde çok zor olduğunu anlattı. Ve yapacaklarımızı, ne kadar dikkatli olacağımızı, yapacağımız bir hatanın nelere mal olacağını anlattı. Başka çare yoktu o gece içimde anlatamayacağım bir heyecan vardı.
Sendikacı arkadaşın söylediklerini harfiyen uyguladık. Her arkadaşla ayrı ayrı ve işyeri dışında konuştuk. Yaşadığımız sorunları anlattık ve bu konudan kimseye bahsetmemelerini söyledik. Kendimizi sakladık, geri planda durduk. Bir komite kurduk ve her hafta toplantı yaptık. Bazı arkadaşlar işten ayrıldı. Onların yerine daha fazla işçi arkadaş geldi. Onlara sendikadan hemen bahsedemedik, çünkü tanımıyorduk ve zaman gerekliydi. Hem tanımak için hem de uygun bir yolunu bulup yaşadığımız sömürüye dur demenin tek yolunun bu olduğunu anlatabilmek için…
Zaman uzadı, arkadaşlar sabırsızlandılar, bazıları umudunu yitirdi bazılarının başka bahaneleri vardı. Noterde imzaya gidiyoruz desem geleceklerdi ama hiçbir şey için kılını kıpırdatmıyorlardı ve yalnız kalmıştım. Sendikacı arkadaşla toplantıları erteliyordum. “Arkadaşlar bıraktı!”, “yalnız kaldım!”, demeye utanıyordum çünkü o ne zaman ihtiyacımız olsa hemen geliyordu, nerde takılsak yardım ediyordu. Sonunda itiraf ettim artık yalnızız dedim. Oda olsun dedi, umudunu yitirme kurtuluş o kadar kolay değil, biz devam edeceğiz dedi. Söylediklerinden bir harf şaşmadım, bu arada yeni gelen bir arkadaşla tanıştım. Olan biteni ona da anlattım bana katıldı, yardım etti. O yeni arkadaşlarla konuştu, ben eskilerle… Ve bir gün konuştuğumuz arkadaşları saydık, listeler yapıyor, kim kiminle konuşacak kararlaştırıyorduk. Biz konuşamıyorsak bize yardım eden arkadaşları devreye sokuyorduk. Böylece küçük gruplar halinde örgütleme yapıyorduk. Gizlilik esas ilkemizdi! Sayıyı gizlice toplamıştık. Yani %51 çoktan geçmiştik. Son bir toplantı yaptık ve günü kararlaştırdık. İmzaya gidiyorduk! Servislerden inen arkadaşları sendikanın tuttuğu araçlarla notere götürecektik. Kimler kiminle gidecek, kimleri nerden alacağız, saatlerce konuştuk. Her arkadaşın telefon numarasını almıştık ve akşamdan arayarak herkese haber verdik. Sabah oldu işe gittik. Herkesin kalbi yerinde durmuyor akşam olacak ve diğer servislere binip imzaya gidecektik. Son zil çaldı ve çıktık. Listelerdeki arkadaşları aldık. Servislerden indikten sonra diğer servislerle iletişim mükemmeldi. Yolda gerekli sayıyı topladık. Eksik yoktu! Ben bir sorun çıkmaması için çırpınırken sendikadan bir arkadaş bana “tamam, örgütlemişsiniz sakin ol artık” dedi. Sendika salonunda herkes birbirini gördü. Kimse böyle bir şey beklemiyordu! Bazıları şaşkınlıkla en yakın arkadaşının bu işin içinde olduğunu orda gördü. İmzalarımızı attık ve o akşam işimiz bitti sanıyorduk ki, bize hayır dediler… Yarın işe gidince dikkatli olacaksınız, gizliliğe aynen devam! Bizde söylenenleri aynen yaptık ama içimizden biri bizi patrona ihbar etmiş. Patron korkmuş ne yaparım diye düşünmüş ve bazı arkadaşları içeri çekip laf almaya çalışmış ama başaramamış. Sonunda bizi işten atamayacağını ve artık bir şey yapamayacağını anladı. Çünkü bir yıldan beri almak için uğraştığı işin hemen öncesinde oluşturduğumuz bu örgütlülük karşısında boyun eğmekten başka bir şey yapamadı. Yetkiye ve iş koluna itiraz etmedi ve sözleşme masasına oturduk.
Bu ömrümde yaşadığım en gururlu andı. 2 yıl kadar süren mücadelemiz, verdiğimiz emek boşa çıkmadı ve yüzde %31’lik bir ücret farkıyla sendikalı olduk. Daha sonra komitenin seçimi ile temsilci olduk. Artık bizimle konuşma gereği bile duymayan, muhatap almayan patronla, haftada bir yâda iki defa arkadaşların işyerindeki sorunlarını çözmek için toplantı yapıyoruz. Kendi ücretimizin belirlenmesinde söz sahibiyiz. Sendikamızın yaptığı eğitimlerle haklarımızı öğreniyoruz, reva görüleni değil emeğimizin karşılığını alıyoruz. Şimdi başardık diyorum! Şimdilik kendi işyerimizde ve muhakkak başka işyerlerinde de umutsuzluk sömürü bir gün yerini umuda bırakacak. Onurumuzla çalışıp, insanca yaşayacağız. Son olarak çok sevdiğim bir şarkının sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum.
Boynu bükük bir papatya olduğuma bakıp ta
Senden vazgeçtim sanıp sakın aldanma
Yedi kat yerin altından örgütlenip
Takılıverdim saçının arasına …umut
Yeni Dünya Gençliği Okuru / İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder