Obama ve Martin Luther King Benzetmesi

George W. Bush’un ardından insanların sempati ile yaklaştıkları bir ismin ABD’nin başına gelmesi  umut vericimidir! Daha barışçıl ve sakin bir dünya için Obama yeni bir şans olabilirimi?      
Demokratların son 30 yılda gördüğü en görkemli seçim zaferini elde eden Obama koltuğuna oturmadan, “yeni başkan neler yapabilir?” sorusu gündemi meşgul etti uzunca bir süre. Bütün dünya son zamanlarda yaşanan ekononomik krizi ve Amerika'da ki başkanlık seçimini konuştu. Burjuva medyası olayı o kadar süsleyip halka sundu ki, sanki bütün dünya  değişecek! Amerikan başkanının değişmesi dünyadaki Amerikan faşizminin sona ereceği, savaşların biteceği, dünyaya barışın geleceği biçiminde yansıtıldı. Hatta o kadar konuşuldu, üzerinde o kadar yazıldı, çizildi ki, bir siyahın Amerika'da başkan olması, devrim olarak nitelendirildi. Burjuva medya tarafından  bu devrim, Martin Luther King'in rüyası ve King'in mücadelesinin meyvesi olarakta görüldü. İşçilerin emekçilerin yüreğine birkez daha sahte umut tohumları serpiliyor. Obama veya başka bir renkten, ırktan birinin Amerika’da başkan olması ne Amerikan halklarına nede dünya halklarına barışı getiremez. Dünyaya gerçek barış ancak devrimle gelir.
Obama’nın da diğerlerinden pek fazla farkının olmadığını zamanla birlikte göreceğiz. Bu sayımızda biraz “Nobel Barış Ödülü” sahibi Martin Luther King'i tanıyalım istedik.
resimKing  15 Ocak 1929'da doğdu. 1955'te yasalar gereği bir beyaza yer vermesi gerektiği halde buna karşı geldiği için ilk kez tutuklandı. Bunun üzerine King, “Montgomery Otobüs Boykotu’nu düzenledi. Boykot 382 gün sürdü ve durum o kadar gerginleşti ki King'in evi bombalandı. Bu boykot sırasında King tutuklandı. Siyahi kiliselerin güç birliği yapmasını ve yurttaş hakları reformu için barışçıl gösteriler yapmayı amaç edinen Güney Hristiyan Liderlik Konferansı’nın 1957 yılında kurulmasında önemli rol oynayan King, kısa süren yaşamı boyunca zorlukları, acıları ve başarıları birlikte yaşadı. 4 Nisan 1968’de suikast sonucu öldürüldü. King, 25 defa tutuklanmış, 4 kez suikasta uğramıştır. Siyah hakları ile ilgili birçok sivil toplum örgütünde görev almıştır. 
1963’te, Washington’da 300 bin kişinin önünde o ünlü, tarihi konuşmasını, coşkuyla yapmıştı. “Bir hayalim var” diyerek başlamıştı o konuşmanın girişinde; “Bundan bir asır kadar önce, şu an manevi himayesinde bulunduğumuz Büyük Amerika’lı, Özgürlük Beyannamesi’ni imzalamıştı. Bu tarihi belge, esaret zinciri altında yaşamış ve adaletsizlik ateşiyle yanıp kavrulmuş milyonlarca zenci için, uzun ve zifiri karanlık esaret gecelerini sona erdirecek bir umut ışığı haline gelmişti. Ancak ne yazık ki, bundan 100 yıl sonra bile, siyahlar hala özgür değil ve hayatlarını ırkçılığın ve ayrımcılığın prangalarına mahkûm olarak, sürünerek geçiriyorlar. Amerika, vaat edilen haklardan, ‘vatandaşlarının renkleri söz konusu olduğunda’ vazgeçmiş gibi görünüyor. Bu kutsal yükümlülüğü ifa etmek yerine, zenci vatandaşlara, üzerinde ‘karşılıksız’ yazan sahte çekler veriliyor. Onun için buraya; bu çekin, dilediğimiz anda özgürlüğümüzü ve sosyal güvencemizi geri verecek olan bu çekin, karşılığını almaya geldik” diyordu konuşmasında Martin Luther King.
resim“Zenci halkın hiçbir zaman dile getiremediği polis-zulüm ve dehşetinin bittiği ana kadar, “Asla tatmin olmayacağız!” sözlerini ekleyerek, “Bizler, çocuklarımızı kimliklerinden sıyıran ve insanlık değerlerinden koparan ‘Beyazlara mahsustur’ yazan tabelalar var olduğu müddetçe asla tatmin olmayacağız” diyordu King.
Ancak o dönemde birçok radikal zenci hareketi King’in mücadele biçimini nafile çaba olarak nitelendirip, bu mücadele biçiminin zenci hareketine zarar verdiğini düşünüyordu. Nitekim 1968’de mücadele dolu yıllardan sonra öldürülen King gözle görülür bir başarı sağlayamamıştır. King’in tavrı, o dönemin radikalleri tarafından “tarla kölesi” (sahibi hastalandığında neyiniz var efendim diye soran, ona dua eden) tavrı olarak değerlendirildi.
Yeni Dünya Gençliği
İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder