Demokratların son 30 yılda gördüğü en görkemli seçim zaferini elde eden Obama koltuğuna oturmadan, “yeni başkan neler yapabilir?” sorusu gündemi meşgul etti uzunca bir süre. Bütün dünya son zamanlarda yaşanan ekononomik krizi ve Amerika'da ki başkanlık seçimini konuştu. Burjuva medyası olayı o kadar süsleyip halka sundu ki, sanki bütün dünya değişecek! Amerikan başkanının değişmesi dünyadaki Amerikan faşizminin sona ereceği, savaşların biteceği, dünyaya barışın geleceği biçiminde yansıtıldı. Hatta o kadar konuşuldu, üzerinde o kadar yazıldı, çizildi ki, bir siyahın Amerika'da başkan olması, devrim olarak nitelendirildi. Burjuva medya tarafından bu devrim, Martin Luther King'in rüyası ve King'in mücadelesinin meyvesi olarakta görüldü. İşçilerin emekçilerin yüreğine birkez daha sahte umut tohumları serpiliyor. Obama veya başka bir renkten, ırktan birinin Amerika’da başkan olması ne Amerikan halklarına nede dünya halklarına barışı getiremez. Dünyaya gerçek barış ancak devrimle gelir.
Obama’nın da diğerlerinden pek fazla farkının olmadığını zamanla birlikte göreceğiz. Bu sayımızda biraz “Nobel Barış Ödülü” sahibi Martin Luther King'i tanıyalım istedik.
1963’te, Washington’da 300 bin kişinin önünde o ünlü, tarihi konuşmasını, coşkuyla yapmıştı. “Bir hayalim var” diyerek başlamıştı o konuşmanın girişinde; “Bundan bir asır kadar önce, şu an manevi himayesinde bulunduğumuz Büyük Amerika’lı, Özgürlük Beyannamesi’ni imzalamıştı. Bu tarihi belge, esaret zinciri altında yaşamış ve adaletsizlik ateşiyle yanıp kavrulmuş milyonlarca zenci için, uzun ve zifiri karanlık esaret gecelerini sona erdirecek bir umut ışığı haline gelmişti. Ancak ne yazık ki, bundan 100 yıl sonra bile, siyahlar hala özgür değil ve hayatlarını ırkçılığın ve ayrımcılığın prangalarına mahkûm olarak, sürünerek geçiriyorlar. Amerika, vaat edilen haklardan, ‘vatandaşlarının renkleri söz konusu olduğunda’ vazgeçmiş gibi görünüyor. Bu kutsal yükümlülüğü ifa etmek yerine, zenci vatandaşlara, üzerinde ‘karşılıksız’ yazan sahte çekler veriliyor. Onun için buraya; bu çekin, dilediğimiz anda özgürlüğümüzü ve sosyal güvencemizi geri verecek olan bu çekin, karşılığını almaya geldik” diyordu konuşmasında Martin Luther King.
Ancak o dönemde birçok radikal zenci hareketi King’in mücadele biçimini nafile çaba olarak nitelendirip, bu mücadele biçiminin zenci hareketine zarar verdiğini düşünüyordu. Nitekim 1968’de mücadele dolu yıllardan sonra öldürülen King gözle görülür bir başarı sağlayamamıştır. King’in tavrı, o dönemin radikalleri tarafından “tarla kölesi” (sahibi hastalandığında neyiniz var efendim diye soran, ona dua eden) tavrı olarak değerlendirildi.
Yeni Dünya Gençliği
İstanbul
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder