29 Mart yerel seçimlerini geride bıraktık. Seçim çalışmalarının genel seçime dönüştüğü bu yerel seçim, diğerlerine göre daha farklı bile atmosferde gerçekleşti. Partiler seçim çalışması kapsamında bütün güç merkezlerini seçime odakladırlar. Seçim hazırlıkları aşamasında partiler, nerden geldiği meçhul olan milyonlarca lirayı seçim hazırlıklarına kanalize ettiler. Parti başkanları aralarında en kısa zamanda, farklı şehirlerde en çok mitingi kim yapacak yarışına tutuldular. Partiler belirli bölgelerde oy potansiyeli yaratabilmek için insanlara birbirinden pahalı eşyalar dağıttılar. Oy kullanma sırasında seçmenler ve parti yöneticileri birbirleriyle kavgaya tutuştular. Olaylar sırasında ölenler oldu. “Demokrasiyi” simgeleyen seçimlerde, her oy demokrasiyi biraz daha arttırdı. Hatta demokrasi öyle fazla geldi ki, seçimlerde fazlası çöp konteynırlarında bulundu, ıssız bir yerde yakıldı, çuvallarla kanallarda bulundu. Velhasıl birçok bölgede şaibeli olan seçimler sonuçlandı; İl Genel Meclis sonuçlarına göre iktidar partisi AKP %39,1 ile birinci, %23 ile CHP ikinci, %16 ile MHP üçüncü ve %5,3 ile DTP dördüncü parti oldu.
Toplam seçmen: 48.033.247
Kullanılan oy: 40.993.056
Geçerli oy: 40.093.
Evet, bir yerel seçimler daha yapıldı. Şu parti şu kadar oy almış, bu oylar bunun göstergesidir, aslında bu partiler birleşseydi ne güzel olurdu gibi seçim sonrası değerlendirmelerle birlikte, genel olarak seçimlerle ilgi önemle sorgulamamız gereken noktaları çok azımız tartıştı.
- Oy kullanmak halkın kendi kendini yönetmesi anlamına mı geliyor?
- Oy kullanan insanlar seçimleri demokrasinin en üst seviyesi olarak mı görüyor? Ya da Cumhuriyet demokrasisinin en iyi açılımı seçimler mi?
- Her oy, her oy kullanan bireyin özgür iradesini mi temsil ediyor?
- İnsanlar oy kullanarak gerçekten seçim yaptılar mı?
- Seçilmişleri kim seçer?
- İnsanların oy kullanıp ta seçtikleri seçilmişler kimlerdir?
- Seçimler nasıl yapılır?
- Seçilmişler seçimlerde nasıl seçilirler?
Burjuva medya ve hatta kısmen devrimci demokrat diyebileceğimiz kesim seçimleri ele alırken seçimlerin amaç ve işlevinin niteliğine değinmeksizin, partiler ve onların oy pusulasında ki göstergeleriyle ilgilendiler. Yıllardır demokrasinin simgesi gibi gösterilen seçimlerin neye hizmet ettiğinden bağımsız olarak şu parti neden bu kadar oy aldı, şu partinin oyları bu kadar azaldı gibi meselelerle ilgilenildi. Elbette ki bu sonuçlar ve onların sebepleri sınıfın bilincinin ne yönde olduğuyla yakından ilişkili fakat hele ki devrimci kesimin değerlendirmelerini salt buna indirgemesi, seçimin ne olduğuna, onun ne anlama geldiğine değinilmemesi, burjuvazinin yöntemlerini ve onun yağma düzeninin oyununu yok saymaya hizmet etmekteydi..
Düzenin “demokrasi” erbapları seçim süresince şu söylemleri arzuhalimize sundu:
*Sınıflara bölünmüş, ezen ve ezilen sınıfın olduğu toplumda, ezen sınıf ilen ezilen sınıf çıkarlarının tamamıyla birbiriyle zıt olduğu koşullarda, ezen sınıf burjuvazinin yönetici kurumu devleti kim daha iyi yürütecek? Ezilenler!!! Bir seçim yapın ki demokraaasi yerini bulsun.
*Parti başkanlarının kimin nerede aday olacağını seçtikleri seçim bölgelerinde, oylarınızla siz neyi seçeceksiniz? Siz fazla zahmete girişmeyin onu da biz yaparız. Ama olsun siz oylarınızla seçilmişleri onaylayın bizim için yeter. Onaylayın ki demokraaasi yerini bulsun.
*Biz kamusal hizmet alanlarını özelleştirdik dahası onu bunu şunu her yeri özelleştirdik. Şimdi bize diyorlar ki; efendim siz belediyelerin faaliyet gösterdiği hizmet alanlarını özelleştirdiniz, kamusal hizmetleri metalaştırdınız paralılaştırdınız. Bu durumda yerel yönetimler sosyal hizmetle mi ilgilenecek yoksa şirket misali buradan gelen geliri gideri mi kontrol edecek? Siz bunlara kulak asmayın!!! Devletimiz hep soysaldı, her zaman sosyaldir ve her zaman sosyal kalacak. Siz seçin ki demokraaasi yerini bulsun.
*Geçmiş dönemimizde bize sosyal belediyecilik anlayışını ve demokrasiyi öğretmeye kalkışanlar oldu, halkı demokrasi adı altında kandırmaya çalışanlar oldu. Bu belediyelere gereken cezaları verdik. Bakınız Fatsa’ya, bakınız Sur Belediyesine, Dikili Belediyesine ve daha nicelerine. Bu belediyeler suyu, ulaşımı, sağlığı bedava yapmış. Etnik farklılıklar gösteren bölgelerde her hizmeti kendi kültürüne, kendi diline göre sağlamış. Yahu bu demokrasi olsaydı, halkçı belediyecilik anlayışı olsaydı biz getirmez miydik, bunu akıl etmez miydik? Ederdik!!! Siz bunlara kanmayın bizi seçin ki demokraaasi yerini bulsun.
Burjuvazinin seçim bağlamında bize sunduğu demokrasi oyunu bundan ibarettir. Her vatandaşın özgür ifadesi olarak lanse edilen seçimler ve demokrasi sirk gösterisinden başka bir şey değildir.
Ülkemizde seçim döneminde insanlarımız oy potansiyeli yaratacak yatırım olarak görülüyor. Seçimlerden sonra da bölgelerinde hiçbir karar ve yetkisi bulunmayan birer sığıntı pozisyonuna sokuluyor. Bir yerelde halkçı demokratik bir yönetimin olabilmesi için söz yetki karar halkın olması gerekir. Örneğin; yol, su, ulaşım sosyal devlet anlayışına göre insanlara ücretsiz olarak sağlanabilmelidir. Bölgelerde halk meclisleri kurulmalıdır. Bir yerde kadın sığınma evi mi yoksa park mı yapılacağını halk belirlemelidir. Belediyeler tarafından toplanan vergiler, yatırımlar hesaplamaları giderler kamuoyuna açık bir şekilde yapılmalıdır..vs Bunların olmadığı bireylerin sığıntı pozisyonuna sokulduğu yerde demokrasiden lafı bile edilemez. Ayrıca her birey, kendi yaşadığı bölgede sığıntı pozisyonundan çıktığı sürece, demokrasi mücadelesi verdiği sürece söz ve yetki sahibi olur.
Yerel yönetimlerin özerkliğine gelince gerçek durum görünenden farklıdır, yerel yönetimlerin göreli özerkliği bile söz konusu değildir. Kaldı ki tek başına bir yerel yönetimin özerk olamaması bu bölgeyi tek başına demokratik kılamaz. Sömürü düzenine dayalı sistemde adaletsizlik, eşitsizlik, anti demokratik uygulamalar varsa, bu düzenin her parçasına, her unsuruna ilişmiştir. Tek başına yerel bölgenin refah ve huzurlu olmasını beklemek abestir.
Genel olarak seçim sonuçlarına baktığımızda işçi ve emekçi yığınlarının düzenden hala büyük beklentiler içinde olduğu görülüyor. İşçi ve emekçiler burjuva düzeninin çıkarlarını kendi çıkarları olarak görmekte.
Biz bu yerel seçimlerde düzen partilerini seçmeme, verem ile tifo arasında bir seçim yapmama, kendi bölgemizde devrimci programa sahip adaylar varsa onları destekleme çağrısı yaptık, doğru gördüğümüzü her yerde savunduk. Yerel yönetimlerde devrimci programa sahip adayları desteklemenin yanında, yerel seçimlerin burjuva düzeninin bir parçası olduğuna, gerçek kurtuluşun seçimlerle kazanılamayacağına vurgu yaptık. Devrim ve reform arasındaki çizgiyi ayrıt edememek işçi ve emekçilere yanlış bilinç aktarmaya sebep olur. Seçim arifesinde bunun bilincinde hareket ettik.
Sonuç olarak seçimin ortaya koyduğu görüntü beklendiği üzere pek iç açıcı değil. İşçi ve emekçiler açısından seçimin devrimden yana kullanılmasına kadar büyük bir sorumluluğumuz var.
Yeni Dünya Gençliği/Adana